Gitmeyen gidişat...

bu yazıların hepsi metrobüste vapurda uçakta uzay mekiğinde filan yazılmıştır.Kişiler ve olaylar tamamiyle gerçek olup hatam olursa bi maille düzeltmemi sağlarsınız.Bunu yapan dost canlısı çevre dostu insanlara birer sevgi pıtırcığı hediye ederim.Ha uyuzluk yapan olursa onada nihat doğanı havale ederimm.Ona göre...

14 Kasım 2010 Pazar

elif

çok özlüyorum seni

senin ellerini bıraktığım andan beri

o lanet cümleleri kurduğumda beri

bir geleceği yıktığım günden beri

çok özlüyorum seni elif

kimse senin kadar saf senin kadar iyi senin kadar şevkatli değil bu dünyada

bu dünya senin gibiler için çok pis

benim gibiler dolu

ve sen beni arıtırken beni evcilleştiriken ben kaçtım

zorla veya keyfi ; kaçtım

üstüne üstlük seni suçladım

neyse ya uzatmak mantıksız ama sadece bil ki

seni seviyorum hala kaç ay-yıl geçerse geçsin


5 Şubat 2010 Cuma

there is a light that never goes

içinde bulunduğum ruh halimi açıklamak gerekirse
ne açıklıcam lan bekleyin 2-3 gün

27 Aralık 2009 Pazar

08in son gecesi

08in son gecesi yazmıştım birazdan yazdıklarımı.Tesadüfen ders çalışırken yine tesadüfen buldum.Okurkende nereden nereye dedim içimden..


Bu listeyi hep yapmak istedim.Altın yıl 08in bana kattıklarını ve benden aldıklarını , olaylarını düşünüyorum.Altın olay üniversiteye girmemdi.Söylediğimin aksine hedeflediğim yere girdim.Sonra hayatımın bu evresinde tanıştığım 2 insanın yeri şu an için apayrı.Sonuçta yılı ikiye bölersek ilk 6 ay cidden iniş-çıkışlarla geçerken son6ay tamamen bi özgüven aşılaması tamamen bi kişilik onarımı şeklinde geçti.

Gelelim ona.Tuğçeyi geç tanıdım kolay kaybettim.Biliyorum suç bende hataların hepsi bana ait.Ondan ayrıldıktan sonra yaşadığım periyot gerçekten acı verici.Hareketleri,mimikleri,her gülüşü,konuşması,yaptıkları ruhuma dokunuyordu.O kötü günleri iyi yapan yegane şeydi benim için.Hatta her ne kadar birbirimiz için yaratıldıysakta ve bunu hala -09un son haftasındayız ve ben yine aynı düşünüyorum :( - kişisel tercihlerimiz bizi buraya getirdi.Şimdide başka birisi var.Hiç ummadığım bi anda girdi hayatıma.Herşeyi sıfırdan alıp düzelttiğim bi zamanda bi melek gibi parladı.Durduramadığım , kontrol edemediğim olaylar geçti

Tesadüfler sirsilesi

benden çok şey aldı 08.Ama verdikleri karşısında aldıkları hiçbirşey.Hayatım tümüyle değişti.
Alışamamaktan ziyade bağlanmaktan korkuyorum.
09a saatler var ve şu saniye hani dilekler dilersin ya yeni yıla girerken tek dileğim senle yeniden eskisi gibi olmak.

09a daha güleryüzlü , güven veren , aşk-ızdırap içinde geçen ; benim adıma iyi giden bi yıl olmasını dilerim.

menza kütüphane 17,20

1 Aralık 2009 Salı

you're an angel

1 aralık 09
22.34

sibel'e


.. ne yazacağımı bilmiyorum.Sadece sana bakıyorum
o kadar güzelsin ki o gözlerin o kadar güzel parlıyoki
birde sisli bi havaysa o gözler bana dikdik bakıyorsa


25 Kasım 2009 Çarşamba

hey facebook you suck

Dear Facebook

Seneler oldu senle özelimi paylaştığım senelerdir bi şekil takılıyoruz ama bugun
gelmissin bana sağdan sağdan "tuğçeyle uzun zamandır konuşmuyorsun.Bişeyler demek istermisin..." diyosun.

Terbiyesiz

Uyuz

Yılmaz Özdil gibi yazı oldu daha derinlemesine girerim bi ara

....

Olm biz konuşmayalı aylar oluyo bilmiyomusun hatta son bahanemide yemiş bulunmaktayım -- bknz. aa yanlışlkla mesajım başkasına gitmiş eee tuğçe napiosun ?? -- Ki bu konusmalar sonrasında benle komple kesti konuşmayıda.Bence iyimi oldu kötümü onun mukayesesini daha sonra yapalım çünkü geçmekte olduğum kritik evre bunu yapmaya müsait değil--öff cümlem süper oldu.

öyle işte facebook senle alıp veremediğim yok sadece bil yani öyle işte hadi öptüm thanks bye

15 Kasım 2009 Pazar

consequence itiraf vol.5

vizelerin bittiği haftanın pazar günündeyiz.Gene bi değerlendirme yapalim en azından ben yapıyorum can sıkıntısından.

Hergün aynı monotonluk içinde sürükleniyoruz.Aynı suratlar aynı ifadeler edebiyatı yapmıcam en azından ama ne biliyim zamanın elimden akışını gördükçe özellikle boşboş gittiğini görünce ister istemez kötü oluyosun.Okul olarak geçen seneyi arıyorum açıkçası.Tek bi sınıfa hapsolmuş durumdayız tipler tripler aynı oluncada insan sıkılıyo haliyle.Biliyormusunuz bende naaptim
başımda türlü türlü bisürü dert-tasa-bilmecebulmaca-sıkıntı varken gittim en en en imkansız ulaşması türünden bi kızdan hoşlandım.

Kısaca özetliyim consequence bölümüne girmesinin nedenlerinden biride bu itiraf olayının yaptığım kendimdışı eylemleri bi şekil yazmak.
başlıyorum :
adı sibel

geçen sene aslında aklımda bile yoktu bu kız yani sadece hoş kız diyip geçmiştim.Sonra bu satırların takipçi okurları -ki sadece bir bilemedin 2 kişi benden başka işte- bilirler ismi lazım olmayan -burda sarışınlar boktur şarkısını gir maestro- şahısla tekrar deneme üzerinde olduğumuz için pekte sağımasoluma bakmıyordum -yalannnnn =P -işte ama gerçekten ciddi bi düşüncem yoktu onun hakkında olsa yazardım ya

neyse ne diyoduk işte kızın adını zaten egzantrik bi şekilde öğrendim ki yazdıklarımdan ben bile şaşırıyorum nasıl yaptım diye.
Bi dk yazamam bunları sizin üzerinizde bıraktığım iyi-samimi insan silüetini bi anda yıkmamaktır tek temennim

neyse işte aklımızda sibel diye kalmış olan bu güzeller güzeline bu senede gene o kadar dikkat etmedim başlarda.Ama daha evelde yazıcaktım - blog a yanlış anlatım olmasın - imkan bulamamışım derslerim çok kazık bu sene bilmiyorum feci ders çalışıyorum bide diyorum ya statik melankoli geldi otaboka hayat işte diyorum ya insan metro bile kaçırınca bunun edebiyatını yaparmı- yareppim neden kaçırdım neden herşey beni buluyo felancagil-işte o günlerdende yeni çıkmışın bi anda oldu yani böyle sağlam bi sebebi yoktu.Sonra işte bu günlerden birinde oturuyorum benim kazım the sec. best rapper alive 'ımla gene klasik değerlendirmelerimizi fizibilite raporlarımızı yapıyoruz işte o an

Onu görüyorum.Kızıl kahverengi saçları böyle yanında toplamış omzunun üstünde tam
Boynunda bi şal o saçların etrafında.Bi gülüşü varki böyle gözler parlıyo resmen .Mükemmel bi kompozisyon kafamda böyle diyorum bu kız mühtiş bişeymiş
Ve ben bu kızla daha evel konuştum evet hatırlıyorum 2-3 kelimede karşılıklı olsa ben bu kızla konusmuştum evet evet geliyordu hatıralar ben bu kızla ortak derse girmiştim evet ya nasıl olurda ben bu kızla daha evel tanışmadım naaptım ben

Neyse işte bu çarpılmadan sonra bisüre etrafında dolandım salak gibi.Hani kafamdada mühendisiz ya hesaplarım aynen bu şekil.-"abi şimdi geçen sene x kadar matte girdiysem ve ben bu kızla tanışamadıysam bu seneki şansın x/100 dür abi ortak tek bi insanımız yok"
evet bunu onada söyledim tabi neyse -nasılmı söyledim bi sn geliyorum -

işte yok yani çarem yok ama sürekli ondan bahsediyorum bi nevi takıntı oldu bende bakıyorum sürekli ama böyle sürekli plan yapıyorum anlatıyorum yanımdakilere olmaz filan diyorlar tekrar düşünüyorum filan en sonunda başka bişey geliyor aklıma ki bunu 2.kez denenem oluyor
ilk başta yapmam yok hayır filan dedim çünkü cidden seviye yerlerdeydi ama şimdi iyiki yapmışım diyorum çünkü ulaşmaktı ona tek niyetim artık

Arıyorum internette durmadan facebookta hatta onun için aylardır konusmadığım sidikli tipli kızlarla bile muabbet ettim.Ama öğrenemiyordum ismini bi türlü.Sonra tam umudu kestim napalim diyip gene obsesif ruhlara bürünecekken o salak ortamda bi anda bişey oldu ki bana göre mucize size göre neyse ne
- ya o sibelmi gel notları (sibelden sonrasını hatırlamıyorum ama böyle bişeydi zaten o an aynen böyle oldu
sibel sibel adı sibelmiş....sessizlik...sibel sibell ..naapiyodum ben şimdi...ders dimi..sibel
önceki araştırmadan kısa sürdü buldum onu.sonra işte yapmaman gereken şeyi yaptım
evet deviant-salvador.Yıllardır kullandığım bu blog adı ismim oluverdi.ve ilk mesajı attım.
yaptığımdan pişmanım evet bildik yöntemlerle gitmek konusmak isterdim yani imkan olanak varken yapsaydım ama ama işte bu ama lar ifade etmiyo daha doğrusu derdime çözüm olmuyor haliyle.Pişman değilim çünkü ona ulaşmak zorundaydım ki kendiside biliyor bunu şu durumda.

Başladık mesajlaşmaya ama benim kim olduğumu bilmiyor tabi.Buarada vizeler yaklaşmakta benim bünye iyice ders olayına girmekte inat etmekte her zaman olduğu gibi.Buarada okuldada boş durmayan ben iyice bi araştırmalarda bi sherlock holmes tadında yaşıyorum.
Günlerden bi gün mesela kızın biriyle takılıyoruz ama tanımıyorum hatunu tanımak bile istemiyorum sağdan soldan fonda bi kız tamammı işte kız kendi arkadaşları arasında konuşuyor
muabbete hani bizde dinlemek zorundada kalıyoruz işte sonra bunlar kendi aralarında konusurken sibel dedi ve devam etti işte.Tak ampuller yandı haliyle.Ordanda bişeyler kaptım akşam mesajlarımda yazdım ama öğrendiğim herşey yanlış çıkmış.

Peki sorarım ben size ben bu kıza bu kadar aşık durumlarındayken neden yanına gidemiyorum.Oda söylüyor zaten gelsene tanışalım filan ki haklıda.
Ama işte gittiğim yol yol değil bu şekilde bi tanışma başlangıcının bence bi ciddiyetin temellerini sağlayacağını sanmıyorum.Öyle işte bi sıkıntı var içimde yazmam gerekliydi bunları..


3 Kasım 2009 Salı

vol2

2.seneyi özetleyen fantastik detay


bi yerden tanıdık geliyo ama du bakalım

young veteran hosayin the coolest guy in there=P

uyuyor efendim durduramıyourz

Uyuyor gene uyuyor hep uyuyor kopuyo uyuyo kulağında son ses gene uyuyor kazım yeter lan uyuma ömrüm geçti m.köy e kadar tek başına..=D




Blade Hamza Hangi Bilgisayar Oyunu Tam Sana Göre? testini çözdü ve senin sonucunu merak ediyor, sen de kendi sonucunu görmek için buraya tıkla 2 saniye önce
Blade Hamza Hangi Sinema Karakterisiniz..? testini çözdü ve senin sonucunu merak ediyor, sen de kendi sonucunugörmek için buraya tıkla 2 dakika önce
Blade Hamza Hangi Meslek Sana Uygun? testini çözdü ve senin sonucunu merak ediyor, sen de kendi sonucunu görmek için buraya tıkla 8 dakika önce
Blade Hamza Hangi Büyük Türk Imparatorusun?testini çözdü ve senin sonucunu merak ediyor, sen de kendisonucunu görmek için buraya tıkla10 dakika önce
Blade Hamza Hangi Çiizgi Film Kahramanısın ? testini çözdü ve senin sonucunu merak ediyor, sen de kendi sonucunugörmek için buraya tıkla 16 dakika önce

28 Ekim 2009 Çarşamba

2.sınıf

vizelerin yaklaştığı şu nadide günlerde bare bende zaman bu zaman diyim kendi öz eleştirilerimi yapayım diyorum.

2.sınıftayım. ewt bittiğinde yolun yarısı
ama içimde bi sıkıntı var biliyomusunuz
bu tarafı takip edenler için söylüyorum eski sıkıntılardan eser kalmadı biliyormusunuz
ama şimdide tamamiyle bi sinir harbi sözkonusu
neyse ona diğer bi başlıkta yazalım

2.sınıf oldum diyorum size yahu
şimdiye kadar bayaa zorladı biliomusunz
off be yarına devam ederim brdan

..

birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"önemli olan sağlık."
"yasamak güzel."
"bos ver, her şey unutulur."
sen hiçbirini duymayacaksın...
göz yaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek isteyecek kadar çok seveceksin...
hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"ölüme çare bulundu" ya da "yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını kaldırıp ne dedin?" diye sormayacaksın...
yalnız kalmak isteyeceksin...
hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
ikisi de yetmeyecek...
geçmişi düşüneceksin...
neredeyse dakika dakika...
ama kötüleri atlayarak...
onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
gittiğin yerlere gitmek...
bu sana hiç iyi gelmeyecek...
ama bile bile yapacaksın...
biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese,kaçacaksın...
aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin...
hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin....
aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
herkesi ona benzetip...
kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
hiçbir şey oyalamayacak seni...
ilaçlara sığınacaksın...
birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan…
sadece bir müddet buzlu camin arkasından seyrettiren...
bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
sabahı iple çekeceksin...
bazen de "hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak isteyeceksin nafile...
düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark edeceksin...
telefonun çalmasını bekleyeceksin...
aramayacağını bile bile...
her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
yüreğin burkulacak...
canin yanacak...
bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
onun sesini bir kez daha duymak için yani tutuşacaksın...
defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için nefret edeceksin...
yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
ama bir umut...
onunla bir gün bir yerde karsılaşma umudu...
bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
gel gitler içinde yaşayacaksın...
buna yasamak denirse...
razı mısın bütün bunlara...?
hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?

5 Eylül 2009 Cumartesi

geliorum

yeni yazılarımla yepyeni 09*10 sezonuna giriş yapceiizz
beni bekleyin diyorumda izleyen yok nereye diyorum
neyse harbiden fantastiko proceler var kafamda takılcaz bi şekilde hadi kalın sağlıcaklaa

5 Haziran 2009 Cuma

29 Mayıs 2009 Cuma

consequence itiraf vol.4

aylar olmuş yeni bişey eklememişim yeni farkettim
..seni özlüyorum sürekli.
Yanımda gibisin ama gözlerimi kapadığımda..
seni sevdiğimi biliyordum ama sana muhtaç olduğumu
evet sana muhtaçım bunu bil tuğçe
sürekli kafamdasın 
 seni yanımda görmek istiyorum 
senle son ayrıldığımız yerdeydim bugun yine
o anı kafamda binlerce kez yaşadım binlerce kez yıkıldım yine..
ama umudum var.senin olmasada benden belkide nefrette etsen genede var tuğçe
seni arıyorum yemin ederim artık yoruldum sensizlikten yoruldum
seni seviyorum tuğçe hep sevdim ilk gördüğüm günden sunları okuduğun  saniyeye kadar..
bunları yazarken o şarkı çalıyor..
--ooo what you do to me ..
bilmiyorum tuğçe 
bi şans isteme yüzüm olsaydı keşke o istediğin insan olabilsem keşke
keşke senin kafandaki o olabilsem keşke 
ikimizde hayatlarımızı bişekil yoluna koymuşken başlasak keşke
benden ettiğin nefreti biraz eritsen önünü görebilsen keşke
seni bu kadar seven başkasının olamayacağını görebilsen.
Bu yazı ve bi o kadar keşke olmasa tuğçe..
seni seviyorum ve hayatımın sonuna kadarda senin bi eşini aramakla...
seni aramakla
...
seni seviyorum tuğçe
sadece bu
seni seviyorum

27 Mart 2009 Cuma

yolun sonu

boş ekrana bakıyorum bikaç dakikadır
ne yazmam gerekli bilmiyorum bu duruma ne gider
hafif depresif yazmalımı yoksa hatalar yapmamış gibi karşı tarafımı suçlamalıyım
yoksa olmamış gibimi yaşamalıyım bu evreyi atgözlüğünü takıp tek bi yere odaklanıp günlerin ayların geçmesinimi beklemeliyim
Olmuyo bunları okuyan insanoğlu olmuyor işte.Ben kimimki kaderi değiştirebileyim
Sen kimi kandırıyorsun koçum sen ne olaylar atlattın.Bu son kararın sadece evelki olayları atlatabilme sebebindi sadece.Onu kaybediyorum evet bi taraftan isteyerek bi taraftan titreyerek,korkarak...Aramızdaki bağı koparamıyorum bi şekil karşımdasın durmadan.
Bu aşk değil sevgi değil.Sadece kötü şeylerden sıyrılabilmek için insanın güç alması gereken bi yer bi şey olması gerekiyordu.Benimki sendin.Ama bitti.

Bitti.

Telefonunu mesajlarını aylar sonra  sildim.Aklımdan çıkaramasamda.Resimlerini sildim.Her iyi-kötü anı unutamasamda.

Sende bende farklı yolları seçmek zorunda kaldık.Ortak paydada buluşamadık hiçbir zaman.
Aşamadık bazı şeyleri.Egomuzdu belki gururumuzdu bilmiyorum sadece tek şeyi biliyorum.
Hayatın bize verdiği şansı bu duvarların ardında bıraktık be kızım.Oluruna varmıyo bazı şeyler.
Yeniden denemeye kalkışmamak en iyisi şu saatten sonra.Yanımızda mutlaka birileri olacak.Ama ne zaman senden bahsedilse seni anarken gözlerim dolacak, sesim titreyecek bunu hissediyorum.Karşılıklı olmayacağını da bilerek.Güçlüsün sen çünkü bu konuda.

Güç kavramının değersiz olduğu bi bakış açısından bakıyorum olaya.Nedir yani kaybettik biz ne kazandık.o çok yakışan çift ne olduda düşman oldu şimdide yeni çıkmaya başlayan denyo aşıklar olduk.Yürümüyo kızım sadece bu.Senin-benim çabam yetersiz kalıyor artık.Kaderi değiştiremiyoruz dediğim bu işte.Sana senin yüzüne direk söyleyemediklerim bunlar..

Akıl oyunlarından bıktım artık.komplolar planlar yordu beni.Seni sevmek zormuş.Hayatlarımız ayrıldı artık.Ben yeni bi başlangıç yaptım ki sende.Geriye dönmek saçma.Ne diyorum ben ya

İnsanların suratlarında seni aramaktan bıktım artık.Ben senin kafamda yarattığım kopyalarını istemiyorum isteyemem zaten.Ben seni yanımda istedim.

Bu ayrılık yazısı olacaktı öyle devam edelim.

Bana katlandığın için teşekkür ederim.Bana yaşattıkların için.Beni hayatta tuttuğun yeni başlangıçlar için ilham ; zorluklar için güç verdiğin için.

Resmine bakarken aldığım ilham için.
Seni son gördüğümde ve ayrıldığımızda sana son sarıldığımda yavaşlayan zaman için
duran görüntü için o eşsiz acı için ...

..7 nisan 09

bugun seni andım gene
bomboş evde sesin yankılanıyor gibi geliyor ne biliyim sanki odamda oturuken gelip yanıma oturucak hiçbirşey olmamış gibi sessizce saatlerce birbirimizi düşünüyoruz  gibi hayal ediyorum

Sesin kulağımda
Ellerin elimde
Sensizlikte seni yaşıyorum.


Bunlar olurken bi anda kendime geldim.Trajikomik bi şekilde
Sen çok çabuk atlattın bunları eskisinden daha güçlüsün bana nazaran
peki neydi beni harabeye dönüştüren
neydi?

19 Mart 2009 Perşembe

bağlanmayacaksın

bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne. 

" o olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. 

demeyeceksin işte. 

yaşarsın çünkü. 

öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. 

çok sevmeyeceksin mesela. 

o daha az severse kırılırsın. ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o'nu sevdiğinden. 

çok sevmezsen, çok acımazsın. 

çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. 

çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini... 

hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. senin değillermiş gibi davranacaksın. 

hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. 

onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. çok eşyan olmayacak mesela evinde. 

paldır küldür yürüyebileceksin. 

ille de bir şeyleri sahipleneceksen, çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. 

gökyüzünü sahipleneceksin, güneşi, ayı, yıldızları... mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. 

"o benim." diyeceksin. 

mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin... mesela gökkuşağı senin olacak. 

ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. 

mesela turuncuya, yada pembeye. ya da cennete ait olacaksın. 

çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın. 

hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. 

ilişik yaşayacaksın. 

ucundan tutarak...


can yücel

14 Mart 2009 Cumartesi

mucize

14,03,2009 01,40

Gecenin ilerleyen saatleriydi.Klasik konusmalarımı yapıyordum arkadaşlarımla.Kafamda bitmiş günün değerlendirmesini yapıp kısa vadeli planlar kurarken bi taraftanda milletin sevgilileri hakkında -veya potansiyel sevgili adaylarına- çeşitli soruna cevap verip danışmanlık yapıyordum.Tam bana göre değilmi.Bütün ilişkilerimde suçlu olarak anılan, geçimsiz insan olan ben.

Nihilist olan arkadaşımdan bahsetmiştim.Onunla konusurken diğer taraftan okuldan elemanlarla geyik dönüyordu.Çift kişilikli olmanın meyvaları.Her ikiside aynı soruyu sordular farklı zamanlamayla.

-sorun ne ?

Okuldan olanı geçiştirdim bi şekilde ama diğeri ısrarcıdy olanları başından beri herşeyi bildiği için bi bakıma konusacak,tartışacak şeyler bulabiliyorduk."Nedir derdin?" dedi."Tamama o kız hayatında bi periyottu belki geçmen gereken bir sınavdı ve sen hala o periyotta sıkıştın kaldın" dedi.Haklıydı.Onunla olma ihtimalim kalmamıştı.Bende kendime yeni kişiler bulmalı , hayatıma hiçbirşey olmamış gibi devam etmeliymişim ki bu tip durumlarda tek ilaç bu olurmuş.Ama işin gerçek tarafı hoşlandığım kızların tümünü onla özleştirmem-onla kıyaslamam-onu bir şekilde gözümün önünde yaşatmam olmuştu.Onu türlü bedenlerde görebiliyordum.Şizofrenik ama acıyı dindiren bir çözümdü...

Aradan geçen zamanda üniversiteye başladık ikimizde.Yeni ortam , yeni çevre belkide yeni aşklar mottosuyla güzel gidiyordu.Hoşlandığım kendime yakın gördüğüm bi kızda vardı açıkçası.Ama içimden ona yazmak(!) gelmiyordu. bilmiyorum ondan sonra heralde aşık olma özürlü gibi bişey oldum.Yanımdakine de bunu hissettiriyordum-ki reddedildim sebebi ise benden yeteri kadar hoşlanmamasıydı-Çokta koymadı açıkçası.Umrumda bile değil.Gerçekleri görebilmem için bir araçtı bana.İyikide olmadı...

Şu akşama kadar düşüncelerim şu şekildeydi.Klasik muabbetlerden sonra saat 23ü gösterdiğinde yorgunluktan bitap düşen ben yatmaya gidiyordum.Son cümleleri yazarken ekranda bir pencere belirdi..

*********
...Kulağımda bi şarkı...Haykodan "Siren" arkasından "Ölüyorum"

Beni diri diri mezara sokanla yüzyüzeydim.Gözümde tanrıçalaştırdığım , uğruna neler yaptığım kız karşımda bana bakıyordu.Biranda onunla geçirdiğim 7-8 ayı düşündüm.Hayatımda tümden kopmasına , elimden kayıp gitmesini ölerek seyrettiğimi karşılıklı gururların hayatımdan çaldıklarını düşündüm.

Yıllar yılı bulduğum en güzel şeyi nasıl kaybettiğimi düşündüm..

Şu andan itibaren onunla hangi yüzle-hangi sıfatla hitap ediceğimi düşündüm.Masamın üstünde onu çizdiğim resmine baktım.Umutsuzdu bizim aramızdaki.Sınırlarımızı aşamamak.Aslında çok istedim ona zamanında itiraf edebilmeyi.Karşılıklı inatları bırakıp teslim olmak istediğimi.Yarın ne olacağını düşünmeden sadece sevebilmeyi.Sadece onu.

Eminim ki ikimizde ekranın karşısında ne konuşacağımızı düşünüyoruz.Benim konuşamayacağım konular belli sadece.Hayatımı nasıl harabeye çevirdiğini ondan sonra toparlanamamın verdiği psikolojiyle hayatımda değişenler,gidenler,kaybedenler.

.."Gitmeyen Gidişat" işte..sensiz gitmiyor

Zaman akıyor ama ben hep aynı yerdeyim.İçten içe ölüyorum..O savaşı kazandım edasıyla hayatını yaşarken bense ölümün yasını tutuyordum.Sonra işte bildiğiniz gibi zaman-ilaç kavramı.

Toparlandım

Eskisi kadar hayata,insanlara pozitif bakmasamda toparlandım.Yeni başlangıçlar oldu bendede.Bi şekil tutunuyordum hayata.Ve yeni takıntılar kazandım.Artık hoşlandığım kızlarda seni arıyorum.Sana özgü lafları duymak istiyorum , senin tepkilerini...seni istiyorum

Seni düşünerek dinlediğim şarkında aylar sonra aniden karşıma çıkman.
Hayatın onca taktığı çelmeden sonra ilk defa uzattığı el
Tünelin ucundaki ışık..Resmini görünce içimde bastırdığım duyguların tavan yapması
Gözün senden başkasını görememesi...

O kadar olan şeyden sonra onun benle konusmak istemesi

Onsuz çok zordu.
Çok zor


13 Mart 2009 Cuma

consequence itiraf vol.3

özeleştiri günlerimden birini daha yaşıyorum açikçasi
harabe şeklinde düşüncelerim toparlayamıyorum , odaklanamıyorum sapır sapır dökülüyorum
hayatımın ivmesi inişli çıkışlıydı eskiden hep canım sıkılırdı bu duruma
artık sürekli inişlerdeyiz..
kastım olan konuları birazdan şematik olaraktan giricem artık derdimi böyle anlatıyorum

Okul-iş-aşk-kavga-Klasik-monoton tonton ...

hmm gerçekleri açıklamanın vakti geldi.Okulum bombok gidiyor.Ders bazında değil bu bombokluk
hayalleri bulamamın verdiği depresyon üstüne terkediliş üstüne reddediliş ekliyoruz.Kısık ateşte 20 dk ısıttıktan sonra bana tak diye veriyoruz

bilmiyorum ya belki nankörlük ediyorum gibi de geliyo aslında ama beklentiler yukarda olunca
ikinci dönem biraz hararetli başladı.İlk günlerde hoşlandığım kız tarafından reddedildim.İtirafa gel aslında sadece kafa dağıtmak için yazmıştım ona.Biraz sahtekarlık üstüne kurduğum şeyler üstüne inşa etmek istedim bazı şeyleri doğal olarak yıkıldı.Daha evelde yazmıştım bu satırları her insanı ona benzetmek istiyorum bi şekilde tüm yolların ona çıktığını varsayıyorum kafamda.
Neyse ne diyoduk okulda umduğumu bulamıyorum.Umduğum nedir ? Ben bile bilmiyorum düşünün :D

iş desek evet işlerdende teker teker çıkarılıyorum gibi.Bilmediğiniz üzere bu zat'ı muhterem cv sinde yer tutsun diye gayriciddi müesseselerde ofisboyluk- grafikçinin yardımcısı"bildiğin photoshopçu yamağı " çek-senetçi bi şekilde giderken onlarında canıma tak etmesinden yavaşş yavaşş onlarıda bırakıcam gibi geliyor.

Saat 09,30 olduğu için böyle afili cümleler çaçalı bağlamalar yapamiyorum çünkü votka içmiyorum içtiğim şey acı dandik bi nescafe ahhh siz beni gece görün zaten yazıların farkından belli oluyo yani -bu da tırt çıktı-demeyin

okulu yazdık işi yazdık hayattan devam edelim..

ne yazsam buraya bilmiyorum açikçası.Yani hayattan istediklerimi hayat bana vermiyor bende inat ediyorum ona karşı uyuzluğum üst seviyede yani ne diyim kafamdaki sorunları yazamiyorum buraya aslında yazmam gerekli sonuçta burası benim sorun açma platformum ama

28 Şubat 2009 Cumartesi

23 Şubat 2009 Pazartesi

sana mektuplar No:3

23.02.2009

02,28


Seni son kez görmenin son kez yanından içim titreyerek geçmemin şerefine

Beni dönüştürdüğün harabeye içiyorum

Elimde resmin

Canlı canlı gömülüyorum

Bu gece sana içiyorum..sadece sana


sırf bu akşama yüklenilmiş değil özlemim. bu akşam sıradan bir akşam yoksa, bir farkı yok dünden. ben farklıyım sadece. ben susamıyorum bu akşam dün akşama göre, kendime hakim olamıyorum. yoksa herşey aynı. sen yine hayalsin, yoksun, arkandan sessiz haykırışlarımı yine duymuyorsun, göz yaşlarımın tadı yine aynı, içmeden sarhoşluğum -içip ayıklığım vs. her şey aynı. dediğim gibi, bu akşam, ben farklıyım. kendime söz geçiremiyorum. 

bastıramıyorum yükselen sensizlik hissiyatımı, hayalinle konuşmam yetmiyor bu akşam. kandıramıyor hayalin beni, gülümsetmeye yetmiyor. farketmişim sanki yalnızlığımı aydınlanmış, uyanmış sanki bünyem. konuştuğumda cevap vermediğini farketmişim bu akşam.. bu akşam herşey aynı halbuki, ben farklıyım. hayalin her zaman olduğu gibi var, ama ben kandırmak istememişim kendimi. 

bu akşam seni çok özledim ben. yemin ettim, kimseye söylemedim. sadece sana söyledim. seni çok özledim. 

gülüşlerinden hayat bulan bir insanım, onları hayal etmeden uyuyamıyorum, biliyorsun. gülüşlerini saklamadığın bir akşam olur diye, bu gün biraz fazla özledim seni. 

ama varmışsın gibi yapamadım bu akşam. çok özledim seni çünkü, şizofren oyunumu sürdüremedim daha fazla. eksikliğini bir bağımlının damarlarında eksikliğini hissettiği eroin gibi hissetim ben bu akşam. dayanamadım işte, krizine girdim. yine tattım göz yaşlarımın tadını. hıçkırıklarım aynıydı, oturup, çöküp kaldığım köşe aynıydı. ben aynı değildim dedim ya işte, tüm hayal aynıydı. bu kez ben yoktum hayalde sen fazlasıyla vardın belki. 

 kalp sancım bir başkaydı, umutsuzluğum, hayal kırıklıklıklarım, nefes alış verişlerim bile bambaşkaydı. ben başkaydım bu akşam. diğer her şey aynıydı. saçların, güzel gözlerin, hayat veren gülüşün, aklım oluşun, konusmaların  her şey her şey aynıydı. özleyişim farklıydı. sancılarım farklıydı. ölümüm bambaşkaydı bu gece. 

bu akşam seni çok özledim. yemin ediyorum, titretti yokluğun. krizlerim hiç bu denli olmamıştı. kendimi, hiç bu kadar korkutamamıştım. 
... hazırlamalıyım


insanlara güçlü gözükmeliyim.Yıllardır sadece tek derdim buydu.Çevreme herkese güçlü gözükmek..Yaşayabildiğimi kanıtlayabilmek ne kadar darbe alsamda havlu atmamak..


olmaz değil mi?.. 

olmaz..

sana mektuplar No:2




23.02.2009

22,10






aşağıda okuduğun bi tespitler bütünü bi olağan durgunluğun dışa vurumu
tek kişilik tiyatro...tek bilet..tek sahne..ama seyirci olarak tek bi kişi var...ışık yok bu tünelin sonunda.......
şimdi şöyle birşey.. aşık olduğunuz kişi, kendi hayatını yaşıyor. doya doya yaşıyor. işini yapıyor, okuyorsa okuyor, arkadaşlarıyla buluşuyor, boş vakitlerini nasıl değerlendireceğini düşünüyor ve aklından kim bilir kimler geçiyor. eğleniyor, üzülüyor ama hep elle tutulur, gözle görülür şeyler için. bir hayatı var onun, bir düzeni. ama siz, bir köşeden hep onu seyredersiniz veya onu düşünürsünüz. sizin bir hayatınız yoktur. işiniz gücünüz hayal kurmak. hayali işler.. sevinciniz, üzüntünüz o olmuş. ona endekslemişsiniz kendinizi. e siz nasıl mutlu olacaksınız. ölü gibisiniz, yaşayana aşık bir ölü. o dokundukça, o bakınca hayat bulan, o gidince ölen. sanki sadece o güldürecek yüzünüzü, gerisi yalan. sanki bu karanlıktan sadece onunla çıkabileceksiniz. halbuki onunla hayallerinizdeki gibi yaşayamayacaksınız onunla olabilseniz bile.. çünkü hayal gücünün sınırı yok.. ne kadar istekleriniz doğrultusunda bir insan kurguladıysanız kafanızda, onu oturmuşsunuz onun bilinmeyen yönlerine. kafanızdaki hayali kahraman sanıyorsunuz onu. o öyle birisi değil. o hayal ettiğiniz kişi değil.. bunu bilin.. sonra noel baba'nın gerçekte olmadığını öğrendiğiniz ve üzüldüğünüz o çocukluğunuz gibi göt olursunuz.. öyle birisi aslında hiç olmadı..

hadi açıldınız diyelim, reddetti.. evet kötü hissediyor insan.. bir depresyon, aşağılık duygusu falan filan. ama bir insanın size kötü demesi, sizin kötü olduğunuz anlamına gelmez. tutun sokaktan geçen birisi size "senden bi bok olmaz!" dedi, "hassiktir lan! sen kimsin göt?" diye cevap verirsiniz. ha kız reddedince farklı. biliyorum tabiki farklı ama o hayalini kurduğunuz kişi gözü kapalı sevilebilecek bir kişi değil. her dediği doğru, "o dediyse valla hakkaten doğrudur.." denilebilecek bir insan değil.. şimdi uzak olduğunuz için her kusuruna göz yumuyor olabilirsiniz.. zaten böyle göz yumdukça onun karşısında "hayran" statüsüne düşüyorsunuz. baştan kaybediyorsunuz.. gözünüzde büyütüyorsunuz.. kendiniz küçülüyorsunuz.. abes bir örnek olacak ama "sana tapıyorum!" uç cümlesiyle açıklık getirebileceğim bu konuya; tanrı ile insan birlikte olamaz, tanrı ile tanrı olmalısınız.. anlatmak istediğim mantık bu. onunla beraber olabilmek için onunla aynı düzeyde olmalısınız. heyecanınızı, duygularınızı kontrol edebilmelisiniz. ve eğer bu platonik ilişki, kendinize güveninizi zedeliyorsa, artık zarar vermeye başlıyorsa bir an önce açılın veya unutmaya çalışın. kendinizi unuttukça, küçük gördükçe, kendiniz için hiçbir şey yapmadıkça, belki bir sonraki aşık olacağınız insan içinde uygun zemini oluşturamamış olacaksınız. yapmanız gereken işlerinizi, planlarınızı ihmal ettiğiniz için. olmuyorsa olmuyor deyin. birisi sizi reddettiğinde bunun dünyanın sonu olmadığını anlayın. her aşk için bu son demiştiniz hatırlayın. ve en son bunu da hatırlayın.. siz en iyi zamanınızda da en kötü zamanınızda da aynı sizdiniz. zirvedeyken de dipteyken de. bir kişinin sizi reddetmesi, beğenmemesi sizin kötü olduğunuz anlamına gelmez..platonik mlatonik.. açılın, rahatlayın.. omuzlarınızdan nasıl bir yük kalkacak görün, hissedin. "bir daha hayalini bile kuramayacak olmak..." doğru, üzücü.. fakat olaylara hep böyle yaklaşırsanız kendinizi üzmekten başka elinize birşey geçmez.

özdemir asaf'ın bir şiirinde geçen iki mısradan örnek vereceğim;

 "karamsar bir öyküdür
 bir sence değerlidir."

 yani olacağı bu. ve bunun hiçbir değeri yok.. şimdi fazla kafaya takmayın. oldu olmadı. siz hayatınıza devam edin. birşeylerle uğraşın, kendiniz için yaşayın. bakın o kendisi için yaşıyor. biraz bencil olun siz de. daha "biz" diye birşey yok. onu düşünmeyin bu kadar, onun için yapabileceğiniz fedakalıkları tahmin edebiliyorum fakat onun buna ihtiyacı yok. bunu unutmayın. kendinizi düşünün biraz. hayat geçip gidiyor. o zaten yoktu, hayallerinizde hep yanınızda olması, onun hiçbir zaman aslında yanınızda olmadığı gerçeğini değiştirmez. siz bugüne kadar gelirken, o hiç yanınızda olmadı, ona hiç şiddetle bir ihtiyaç duymadınız. elbette güvenebileceğiniz, sevebileceğiniz bir insan ihtiyacı duydunuz hayatınız boyunca. ama "birisine" ihtiyaç duymuştunuz sadece ve bu herkes olabilirdi. "bu o" diye birşey yok. hiçbir zaman olmamış, olmayan birşeyin eksikliğini hissetmeyin, hissetmemeye çalışın. yaşayın be! allah'ı mallah'ı karıştırma şimdi de, diyeceğim şey şudur aşıklara, duvarınıza bunu asın; "bugün kendin için ne yaptın!" bencil olun biraz. kendinizi mutlu hissettiren, önemli hissettiren, saçma da olsa ne varsa yapın.. her gün, kendiniz için birşeyler yapın ve buna, gecenin bu saattinde, bu entry'yi okuduktan sonra yatağa girip uyumakla başlayın. gözlerin kan çanağı olmuştur ve ayrıca bırak o içkiyi tamam güzel günlerde deviricez şişeleri hep beraber

 sevdiğine ya da hayata açılamayanlara..


Coldplay--Warning Sing ı dinleyerek giriş
Kanye West--I touch the sky dan çıkışş 

22 Şubat 2009 Pazar

sana mektuplar No:1

22.02.2009

23.48






Hafif, hafif,hafif....
Hafiflik çok ağır!
"Fidelity"

Kat kat bir aralığın ardından birden çıktığınızda ne hissedeceksiniz. Kaç kat siyahtan sonra beyazı gördüğünüzde ilk başlarda mutluluk vermeyecek belki. Beyazın üstüne renkli çizimler yapıldığını keşfettiğinizde beyaz romanslar göz yaşlarınızla ıslanmış buruşmuş belki de yırtılmış olacak. Sizin için umudum kendinize yer ayırıp herşeyi kendi elinizle tekrar karartmadan hayatın resmini çizebilmek süreniz bir ömür. Modeliniz gözyaşları.

Sonra platonik damlalar gelecek eskimiş ve yaşlanmış hisseden beynimize, belki yine bir pürüssüzlük kaplayacak aşk sanacağız gene o bulanıklaştıran gözlükten gözükenleri. Son bulanıklıksa gözlüğü çıkardığımızda gözyaşı damlası olacak belki yine. Platonik damlalar güzeldir derim yine ben Platon'a göz kırparak. Sonucu olmadıkça güzel bir serüvendir onu yaşamak. Hem acı verdir kıvranma vardır hem mutluluk vardır gerçekten sonu gelmeyecek bir sevginin kalbe doluşu vardır. Hayata dair ne kadar çok şeyler yazıyor insanlar. Bunlardan biri olsam yazsam yazıtlarımı kim okur diye merak etsem... Kendime yazıyorum yine farkındayım...

Estetik,simetri,pürüzsüzlük birer kutsallık hayatta... Şşşş sessiz ve yavaş yürü hiçbirşeyi yerinden oynatmadan bozmadan çizmeden karalamadan yürü,... yürü ve geç hayatımdan

20 Şubat 2009 Cuma

hayal kırıklığı--

kanye west'in son albümününde adını verdiği parçayla geldi bu blog
şarkının adı "welcome to hearhtbreak"
favori 4lüğümde

Chased the good life my whole life long
Look back on my life and my life gone
Where did I go wrong?


beklentilerle alakalı olduğu 2304972307 kere söylenmiş olsa bile beklentilerin minimum seviyeye indirilmesi zor olduğundan yaşanması kesindir her insanın hayatında..ne zaman ne olacağını kimse bilemediği için de insan beklentilerini her daim canlı tutar.derler ki "umut fakirin ekmeğidir". öyle midir bilinmez de o umutlar, ümitler, beklentiler, insanın hayatının tamamını harcamasına yol açar.doğduktan sonra doyurulma ihtiyacı hissedersiniz.doyurulmayı beklersiniz biyolojik olarak anne ve/veya babadan. olmazsa daha orada hissedersiniz hayal kırıklığını.ölürken ise acı içinde ölmemeyi beklersiniz mesela, acı içinde ölürsünüz..hayatınızın son hayal kırıklığı ise o an hissedilmiştir.ve sondur hatta son hayal kırıklığıyle birlikte son nefes verilir ciğerden ve son görüntü de gider gözlerinizin önünden.Daha evel ölmedim ama ölürsem benimki öyle olacağına eminim gibi geliyor..

hayat denen şeyin ne olduğunu kavrayabilmek için aslında beklenti ve hayal kırıklığı arasındaki neden sonuç ilişkisine odaklanmak gereklidir.kendimden örnek vermek gerekirse öyle çok önemli okullarda çok güzel bi eğitim almayı dilemişimdir küçükten beri, her gerekenleri yapmışmıyımdır.ders çalışanı zksinler felsefesiyle hayallerimin kenarından bile geçmeyen iyi bir üniversitenin siktiriboktan bi bölümüne  kapak atmışımdır.nedir bu? bir hayal kırıklığıdır.hayal kurmak için gerekenleri yapmak gerekmez ki hayal yeterlidir. gerekenleri yapmazsan eğer kaybedersin.hayatta da kaybedersin, aşkta da, işte de..

veya gene aşkta.beklentiler için gereken her şeyi yaparsınız.ona sevdiğinizi çetrefilli bi şekilde türlü türlü entikalarla bi şekilde söylersiniz, hissettirirsiniz sevdiğinizi, zor anında yanına gidersiniz kendinizce yardım ederek sevgisini kazanmaya çalışırsınız onun gözünde cidden bişey ewt sadece değer verdiği olabilmek için bişey olmaya çalışırsınız vs.. ama sevdicek aynı şeyleri yapacak gücü  hissetmemektedir içinde, kalbinde.e ne olur? gene hayal kırıklığı..peki bu sizin elinizde midir ? değildir.

ne yapmak gereklidir peki ? beklentileri düşük tutmak insanların elinde midir? 

bir arkadaşım vardı halen anarım kendisini.arkadaş dememe aslında gerek yok herifi senede 1-2 kere görürüm ismini hatırlarım..nihilistti.yaptıklarını söyledi bana.İyi bi okulda iyi bir sevgiliyle iyi bir hayatta iyi bir maddi-manevi dünyada hayata iyi evet altın kelime burda 
iyi bakabilme lüksü..
ama beklentisi yoktu hayattan.ne yaparsam yapiim olacakları seçemem zaten olacaklar aslında yok.ben de yokum. sen de yoksun dedi..
ben bu felsefeyi yediremedim kendime.misal, o çok sevdiğin herhangi bi kız ölse dedi, ne yaparsın ? sıraladım, gömerim, onu duygularımla beraber toprağa gömerim dedim..onunda isteyeceği biçimde hayatımda kör-topal devam ederim dedim...ne gerek var dedi ? ölsün..olduğu yerde çürüsün.gömsen ne olur gömmesen ne olur ? sana ne yararı zararı var ? değer yargılarımın varlığından söz ettim.saçmalık dedi..cidden de saçmalıktı onun için.açıkladıklarına göre.. ben öyle bi adam olamadım hiç bi zaman.olabilmek isterdim aslında.ama olamadım.olamayacağımı da çok iyi bilmekteyim.

değer yargılarımın varlığıyla, yetiştirilme tarzımla övünürdüm bundan en geç 2-3 sene önce..ama eskiden bu kadar da alışık değildim hayal kırıklığına.

20 yaşa çok fazla hayal kırıklığı sığdırılabilinilmekteymiş. kim ne derse desin !!

p.s: hayat demiştim. anlayabilmek için neden sonuç vs vs..okuduysanız eğer..hayat geçiyo ya beklemeyin hiç bi bok kendisinden.o vereceklerini verir.almak istediklerini de alır.siz de mal gibi kalırsınız orda..! 
önemli ayrıntıyıda atlamayalım tabiiki
hayat sizi görür
sizinle oynarmış gibi gelsede her an her saniye bi sınavdır 
kesinlikle kaldıklarımız olacaktır geçtiklerimizin olduğu gibi..
ama ölüm geldiğinde
işte o veremediğimiz sınavlar
....
bilmiyorum ya ağır geldi biraz belki tam bir sene sonra burdan devam ederim


(selam çaktım hayatın ta kendisine..)



consequence itiraf vol.2

hayal kırıklığı! 
hayallerin yerini manasız boşluların alması

bu mudur aslında olmak istediğim? bu hikayenin sonunda kitabın kapağı kapanıp, kitap yerine konarken akılda kalan sonun "mutlu son" olmaması için hak edilecek ne yaptım ki ?

Umutlarımı boşu boşuna bağlamıştım.Elimde dandik bi içki karşımdaki boşluğa onu anlatıyordum ki..
Tükenmenin , bitmenin , yorulmanın , çaresizliğin içimde büyümesini beklemiyordum sanki
Bu sefer ciddi ciddi aşık olmuş ve ilk defa çaresizlik içinde yenilgiyi kabullenmemeye yenilgiyi görmemeye mucizelere inanmaya çalışmaya ve en en önemlisi
karanlığa teslim olmaya bu kadar yakınım....
 
belki fazla üzerine titremek idi hatalı olan ya da manaların anlamlarını kaydırmaya olan eğilimim...olanı farklı görme isteğinin, davranışlarımın analizinde yapılan çok ufak bir değer hatasının tüm sonucu etkilemesi belki de.."böyle olmamalıydı" cümlesidir can alıcı repliği bu oyunun..oyuncular durur, seyirciler durur, sahne durur..ışıklar söner bir an..perde inecek oyun bitecek sanılır ama inmez..oyun devam eder..tam bir dram halini almıştır.. Epik olma yolunda ilerleyecektir nerdeyse zaman durmuş gibi hissedildiğinden.. 

her bakışın, her gülüşün, her kelimenin ayrı bir manasından oluşan ayrı bir dünya yaratılmıştır..gerçek dünya ile bu dünya arasındaki gel-git'lerde yaşanan adaptasyon zorlukları "acı" olarak geri dönecektir ruha..

yüklenen manaların muhasebesinin tutulduğu gece yalnızlıklarında ardı ardına içilen içkilerde dinlenilen eski aşk şarkılarına takılı kalır gözler "evet evet ben yanılmıyorum!" bu keskin karar verilir ve mutlulukla konur kafa yastığa ertesi sabaha aynı manaların farklı fraksiyonlarını ertesi gece muhasebe edecek olmanın bilinci ile.. 

"yanlış anlamak" her zaman yanlış anlayanın suçu mudur acaba? "hani hırsızın hiç mi suçu yok?" sorusunu getirmez mi akla o zaman bu durum? yanlış anlaşılmak tedirginliğini yaşarken insan üstüne üstlük yanlış anlamış olmanın da yükünü kaldırabilecek kadar güçlü müdür peki? "evet evet ben yanılmıyorum!" keskin kararını verecek kadar, kendini kaptıracak kadar zayıf mıdır ya da? bir şeyleri sorguluyor olmak bir şeylere çare olacak mıdır en nihayetinde? 

gerçekten olmak istediğin kişi olmayı ummak, gerçekten olduğun kişi ile karşılaşma anının yıkımında son darbeyi vuracak olan kendini kandırmadır..özel olmadığını anlamak farkındalıkların en ağırıdır..kendi ellerinle kurduğun hayal dünyanın başka ellerce yıkılmasına şahit olmaktır..duyguların enkazı altında kaldığında sen, sesini duyuramamaktır..zaten sesini duyacak kimsenin de olmamasıdır..

19 Şubat 2009 Perşembe

consequence itiraf vol.1

Sevdiğim kişiye yapmış olduğum tanımdan yola çıkarak belki daha düzgün belki daha tutarlı bir şekilde herkesin kendine göre yorumlayabildiği zaten gerçek bir tanımının yapıldığına kimsenin inanmayacağı soyut bir şey ama ne anlamak ve anlatabilmek için bir kaç tane gerçeğinden bir kaç tane sahtesinden tatmak gerek gibi görünüyor. görenler tadanların daha iyi anlayabileceğini düşünüyorum kimine göre de saçmalayacağım bir şeyler.

şimdi sevgiyi düşündüm önce sevdiğim şeyleri ve sevemeyeceğimi düşündüğüm halde bana bir takım somut ve soyut şeyleri sevdirenleri ve paylaştığım iyi,kötü,anılar,özlemleri vs vs. paylaşabildiğim şeyleri düşündüm ve paylaşılanları düşündüm. sonra paylaşabildiklerim ve paylaşılabilenlerin ne kadar önemli olduğunu gördüm ve insanın inandığı güvendiği kadar paylaştığını fark ettim. ve sevgi bu olmalıydı dedim kendi kendime. ya aşk neydi? sevgiyle alakalıydı en azından alakalı olmalıydı ayrı düşünemezdim sevgiyi kendi çapımca tanımlamadan aşk'a geçemezdim ve bende sevgi buydu. 

peki aşk neydi? bunu da farklar ve benzerlikler üzerinden tanımlamaya çalıştım şöyle :

aşk ile aralarındaki fark sevgi herkese duyulabilirdi ama insanlara duyulan sevgiydi tanımlamaya çalıştığım konu bir kuşa bir köpeğe duyulan sevgi değildi ve aşk normal şartlar altında karşı cinse duyulabilendi.
sevgi yakın bir arkadaşa duyulabilirdi anneye babaya vs. ama aşk öyle olmamalıydı yani kalın mıydı aradaki çizgi yoksa ince mi bunu düşündüm uzun birlikteliklerde bitmeyen gecelerde yalnızlıklarda... 

ve kendime verdiğim yanıt şöyle oldu : insan bazen en yakın arkadaşıyla küstüğü zaman bir şeyler paylaşmak için eskisi gibi olamayabilirdi ve anneye babaya eşe dosta eskisi gibi olmayabilirdi. ve paylaşılan şeyler geçen zaman içinde aynısını tekrarlarken aynı paylaşımı ayrıntılı anlatımlarla donatmayabilirdi. veya bu paylaşımın eksikliğini hissetmeyecek bir şeylerle ilgilenebilirdi. ama insan gerçekten birine aşık olduğu zaman ayrıntıları anlatır dünü bugünü yarını daha çok konuşur ve ayrıntılarına kadar soyut somut iyi kötü bir şeyleri paylaşır paylaşmak ve paylaşılmak için cabalardı daha iyi ve daha fazla için bu duruma aşk dedim. kafam bu kadar eriyor bu kadar tanımlayabiliyordu. eh bunun bir de acısı denilen bir şey vardı ''aşk acısı'' elim demişken onu da aradan çıkarayım istedim. ve aşk acısına da paylaşılma isteğinin yerine getirilememesiyle insanın içinde olan eksiklik burukluk ve alışkanlık dedim. ve sevgiyle aşk arasına kimine göre ince kimi ne göre kalın bir çizgi çektim. ama kesinlikle aşk ile aşk acısı arasına kalın bir çizgi çekebildim.

15 Şubat 2009 Pazar

beslendiğim mekan kurtuluş

KuRtuluş...

yaşadığım yer.harbiye-Taksim-Nişantaşı üçgeninde kalmış kültürel erozyondan belkide eski İstanbul erozyonundan kurtarılmış bir bölge.Kültürler mozaiği geyiği vardır ya işte orası burası.Harbiden küçük Türkiye değil küçük Dünya burası.Her çeşit insandan öte insanın içinde çeşit çeşit insanlar bulunur bu ufak sevimli yerde.Benim gibi buranın havasını 18 sene çeken herkes klasik bir tiyatrocu gibi toplumdaki her rolü kafasında netleştirip oynayabilir.Semt hayalgücü açısından mükemmel...Sonradan görme "sanatçılar , creative director(!) ler ulus etiler gibi  kazma insanların kazanç kapılarından yana konussalarda Kurtuluş farketmediğiniz  bir yapı internete yüzlerce yabancı tarafından konuşulan bir mekan olunca ister istemez suratınızda şapşal bi gülümseme yerleştirir..

İnternette çok kıyaslamalara rastladım.Nezih semtler vs. psikomanyak semtler gibi direk yaftalamaya maruz kalmış Kurtuluş.Nezihlikte kime neye göre değişir ya...
İçinde bulunduğumuz zaman dilimi zaten o kadar nezih ki birde yaşadığımız yerde aman olay aman bana bişey olmasın diye dertleniyoruz.Zamanımdan öte hayatımın geçtiği heybeliada ile kurtuluşu kıyaslamaktı amacım nerden nereye geldim 

10 Şubat 2009 Salı

veletlere tavsiyeler

Daha evelki bloglarımdada yazmıştım istanbul üniversitesini kazandım diye.Gelen salak yorumlardan çoğuda nasıl kazandığım hakkında uydurulan rüşvet yedirdi,kopya çekti,araya adam koydurdu gibi gayrizeki esprilere maruz kalmam üzerine bunları yazmam gerekti..
Üniversiteye garantili giriş teknikleri A-311 
Kesin mi ???
Cevabım kişiden kişiye değişiyor sürekli.Mesela sinir olduğum itin tekinin anasına günde bin soru çöz diyorum veya yeni çıkan sistem --ki sistem hep yeni oluyo eskitemedik bi türlü-- kolay senin doğurduğun ucube bu kafayla direk istediği yere girer diyorum.Burdan nihat doğana kulak verelim ne demiş :intikam soğuk içilen bi çorbadır....

Harbiden lan ben nasıl kazandım diye soruyorum kendi kendime.Cidden 
komik ama ya.Millete bakiyorumda gerginlik veletler robot misali
Hatta zamanında tırt bi dizi vardı adını hatırlamıyorum işte--evet doğru evde HD Dvdleri var o dizinin :D--Sınava çalişan minik elemanlar sınav stresi-aşk-aile üçgeninde çekilen bi diziydi.Seyretmedim bana anlatılanları yazıyorum.

İşte mesela davulcu geçiyo yoldan gümgüm şeklinde elemanın babası çıkıyo cama hoooopp ayı ne vuruyosun senin yüzünden çocuk 2 net az yapıcak sktirgit diye, daha komiği adam sofraya oturuyo şite kız var diy kıza kaşığı yavaş yerine koy kardeşim 2 yanliş yapacak hayatı kayacak diye.Bre gerizekalı öyne ana-babayla zaten adamın hayatı kayar zaten.Ya millet gerçekten kafayı yedi bununla veya dershaneler müthiş gaz veriyo ebebeyinsizlere bence.

"Abi sınav kolayda stresi zorlaştırıyo " diyen körpe beyin..
Oğlm ben size anlatiyim ilk kez girenler dikkat buraya.Bi eleman geliyo salona işte diyo sınav 180 dk başarılar filan ordan elemanın biri -ki muhtemelen gerizekalı ineğin teki-- "hocamm istediğimiz sorudan başlayabilirmiyiz" diyecek ki sinir zıplatmak için birebirdir böyle tipler üniversitede var merak etmeyin.

Sonra düşüneceksin ulan bu hıyarla sittinsene aynı ortama girmem ama o elemanlardan biri ve birkaçı baba gibi mühendis olurkene ben olamıyorum diyeceksin.Olay sadece bu.Köprü-ayı muabbeti işte bu noktada sizin kişiliğinize - tipinize - görüşlerinize yer verilmiyor.
Tek bir yolu var çalişmak ister günü-gününe ister son gece mutlaka bi emek istiyor totalde.
Sınavdan çıkıntan sonra hatta bi okula gittikten sonra arkanıza dönüp güleceksiniz bile .Hatta motivasyon için orda kuracağınız ortamı düşünün.Aman diyim mühendisliğe gidipte kızlar-kızlar-kızlar üçgeninde bi ortam düşünmeyin bir telefonuma bakar kapıya 2 kamyon mühendis  ve adayı toplar adamı yeriz haberin olsun.Son sözüm sana :galiptir bu yolda mağlup....

Oğlum gülüp eğlenin biraz.Benim zamanımda okulda dershanede veya çevremde beni 2ye 3e katlayan tipler bugun apsalak işlerde uğraşırken ben mühendislikteyim.Bunu ukalalık olarak değilde ortamdan etkilenmemek olarak değerlendirin.Sizi en iyi siz bilirsiniz.Abi bakın önünüze "benim nereden eksiğim şundan o zaman yarın...."gibi.Olabilecekleri maksimize ettiğinizde vicdan rahat hatta babası gelsin kaç yazar diyebildiğinizde tamamdır bu iş gidin önkayıt yaptırın ne biliyim tatile rezervasyon yapın işte...

Birde son sözüm bu tercih meselesi hakkında.Mesela 3-5 tercihiniz kafanızda hazırdır zaten bu sınava hazırlanmadan önce.Tavsiye geliyo dinle.Benim gibi arkadaşlarıyla boşboş yüzerken "oğlum şurayıda yaz "dediklerinde yazmayın veya kafa 1milyonkene "lan yazalım beraber takılırız"diyen bi kız için yazmayın.Gidin görün okulları gezilere katılın beleş kurabilye yiyin.ben yedim ondan biliyorum şimdide gittiğim okulda kurabiyenin yanında hergün yolda bişey daha yiyorum anlayan anlıyo :)mesela gidin boğaziçine oraya giden tipleri görün kendinize analiz yapın.Çünkü tipler tam analizlik.Yani mesela benim bi arkadaşım var uzaktan kız kazandı orayı tamammı ama görseniz gerizekalılığı tam denyo hareketleri filan gel beni döv niteliğinde 
ama işte bu sınav bazı anadavalları böyle yerlere sokuyo işte olay burda...

Ama en tatlısı ne biliyormusunuz...
Aha bu kazanamaz seneye artık diyen arkadaşın annesine sonucu sorduğu zaman oğlunun skindirik işletme okuduğu yerde mühendisliğe girdim demek.Kadının orda carttt diye kalması ağzından tebrikler derken o ifade o donuk bakışlar offf kadının hayattan soğumasını seyretmek bütün çözdüğüm salak testlere bedeldi açıkçası

Birde ilk "o"nu gördüğünüzde off 4 sene göz açıp-kapayıncaya kadar geçecektir imkanınız varsa 5leyin.
Gerçekten dünyanın en boş-beleş işi üniversite öğrenciliği