bu yazıların hepsi metrobüste vapurda uçakta uzay mekiğinde filan yazılmıştır.Kişiler ve olaylar tamamiyle gerçek olup hatam olursa bi maille düzeltmemi sağlarsınız.Bunu yapan dost canlısı çevre dostu insanlara birer sevgi pıtırcığı hediye ederim.Ha uyuzluk yapan olursa onada nihat doğanı havale ederimm.Ona göre...
28 Şubat 2009 Cumartesi
23 Şubat 2009 Pazartesi
sana mektuplar No:3
23.02.2009
02,28
Seni son kez görmenin son kez yanından içim titreyerek geçmemin şerefine
Beni dönüştürdüğün harabeye içiyorum
Elimde resmin
Canlı canlı gömülüyorum
Bu gece sana içiyorum..sadece sana
sırf bu akşama yüklenilmiş değil özlemim. bu akşam sıradan bir akşam yoksa, bir farkı yok dünden. ben farklıyım sadece. ben susamıyorum bu akşam dün akşama göre, kendime hakim olamıyorum. yoksa herşey aynı. sen yine hayalsin, yoksun, arkandan sessiz haykırışlarımı yine duymuyorsun, göz yaşlarımın tadı yine aynı, içmeden sarhoşluğum -içip ayıklığım vs. her şey aynı. dediğim gibi, bu akşam, ben farklıyım. kendime söz geçiremiyorum.
bastıramıyorum yükselen sensizlik hissiyatımı, hayalinle konuşmam yetmiyor bu akşam. kandıramıyor hayalin beni, gülümsetmeye yetmiyor. farketmişim sanki yalnızlığımı aydınlanmış, uyanmış sanki bünyem. konuştuğumda cevap vermediğini farketmişim bu akşam.. bu akşam herşey aynı halbuki, ben farklıyım. hayalin her zaman olduğu gibi var, ama ben kandırmak istememişim kendimi.
bu akşam seni çok özledim ben. yemin ettim, kimseye söylemedim. sadece sana söyledim. seni çok özledim.
gülüşlerinden hayat bulan bir insanım, onları hayal etmeden uyuyamıyorum, biliyorsun. gülüşlerini saklamadığın bir akşam olur diye, bu gün biraz fazla özledim seni.
ama varmışsın gibi yapamadım bu akşam. çok özledim seni çünkü, şizofren oyunumu sürdüremedim daha fazla. eksikliğini bir bağımlının damarlarında eksikliğini hissettiği eroin gibi hissetim ben bu akşam. dayanamadım işte, krizine girdim. yine tattım göz yaşlarımın tadını. hıçkırıklarım aynıydı, oturup, çöküp kaldığım köşe aynıydı. ben aynı değildim dedim ya işte, tüm hayal aynıydı. bu kez ben yoktum hayalde sen fazlasıyla vardın belki.
kalp sancım bir başkaydı, umutsuzluğum, hayal kırıklıklıklarım, nefes alış verişlerim bile bambaşkaydı. ben başkaydım bu akşam. diğer her şey aynıydı. saçların, güzel gözlerin, hayat veren gülüşün, aklım oluşun, konusmaların her şey her şey aynıydı. özleyişim farklıydı. sancılarım farklıydı. ölümüm bambaşkaydı bu gece.
bu akşam seni çok özledim. yemin ediyorum, titretti yokluğun. krizlerim hiç bu denli olmamıştı. kendimi, hiç bu kadar korkutamamıştım.
... hazırlamalıyım
insanlara güçlü gözükmeliyim.Yıllardır sadece tek derdim buydu.Çevreme herkese güçlü gözükmek..Yaşayabildiğimi kanıtlayabilmek ne kadar darbe alsamda havlu atmamak..
olmaz değil mi?..
olmaz..
sana mektuplar No:2
23.02.2009
22,10
hadi açıldınız diyelim, reddetti.. evet kötü hissediyor insan.. bir depresyon, aşağılık duygusu falan filan. ama bir insanın size kötü demesi, sizin kötü olduğunuz anlamına gelmez. tutun sokaktan geçen birisi size "senden bi bok olmaz!" dedi, "hassiktir lan! sen kimsin göt?" diye cevap verirsiniz. ha kız reddedince farklı. biliyorum tabiki farklı ama o hayalini kurduğunuz kişi gözü kapalı sevilebilecek bir kişi değil. her dediği doğru, "o dediyse valla hakkaten doğrudur.." denilebilecek bir insan değil.. şimdi uzak olduğunuz için her kusuruna göz yumuyor olabilirsiniz.. zaten böyle göz yumdukça onun karşısında "hayran" statüsüne düşüyorsunuz. baştan kaybediyorsunuz.. gözünüzde büyütüyorsunuz.. kendiniz küçülüyorsunuz.. abes bir örnek olacak ama "sana tapıyorum!" uç cümlesiyle açıklık getirebileceğim bu konuya; tanrı ile insan birlikte olamaz, tanrı ile tanrı olmalısınız.. anlatmak istediğim mantık bu. onunla beraber olabilmek için onunla aynı düzeyde olmalısınız. heyecanınızı, duygularınızı kontrol edebilmelisiniz. ve eğer bu platonik ilişki, kendinize güveninizi zedeliyorsa, artık zarar vermeye başlıyorsa bir an önce açılın veya unutmaya çalışın. kendinizi unuttukça, küçük gördükçe, kendiniz için hiçbir şey yapmadıkça, belki bir sonraki aşık olacağınız insan içinde uygun zemini oluşturamamış olacaksınız. yapmanız gereken işlerinizi, planlarınızı ihmal ettiğiniz için. olmuyorsa olmuyor deyin. birisi sizi reddettiğinde bunun dünyanın sonu olmadığını anlayın. her aşk için bu son demiştiniz hatırlayın. ve en son bunu da hatırlayın.. siz en iyi zamanınızda da en kötü zamanınızda da aynı sizdiniz. zirvedeyken de dipteyken de. bir kişinin sizi reddetmesi, beğenmemesi sizin kötü olduğunuz anlamına gelmez..platonik mlatonik.. açılın, rahatlayın.. omuzlarınızdan nasıl bir yük kalkacak görün, hissedin. "bir daha hayalini bile kuramayacak olmak..." doğru, üzücü.. fakat olaylara hep böyle yaklaşırsanız kendinizi üzmekten başka elinize birşey geçmez.
sevdiğine ya da hayata açılamayanlara..
22 Şubat 2009 Pazar
sana mektuplar No:1
22.02.2009
23.48
Hafif, hafif,hafif....
20 Şubat 2009 Cuma
hayal kırıklığı--
Look back on my life and my life gone
Where did I go wrong?
hayat denen şeyin ne olduğunu kavrayabilmek için aslında beklenti ve hayal kırıklığı arasındaki neden sonuç ilişkisine odaklanmak gereklidir.kendimden örnek vermek gerekirse öyle çok önemli okullarda çok güzel bi eğitim almayı dilemişimdir küçükten beri, her gerekenleri yapmışmıyımdır.ders çalışanı zksinler felsefesiyle hayallerimin kenarından bile geçmeyen iyi bir üniversitenin siktiriboktan bi bölümüne kapak atmışımdır.nedir bu? bir hayal kırıklığıdır.hayal kurmak için gerekenleri yapmak gerekmez ki hayal yeterlidir. gerekenleri yapmazsan eğer kaybedersin.hayatta da kaybedersin, aşkta da, işte de..
veya gene aşkta.beklentiler için gereken her şeyi yaparsınız.ona sevdiğinizi çetrefilli bi şekilde türlü türlü entikalarla bi şekilde söylersiniz, hissettirirsiniz sevdiğinizi, zor anında yanına gidersiniz kendinizce yardım ederek sevgisini kazanmaya çalışırsınız onun gözünde cidden bişey ewt sadece değer verdiği olabilmek için bişey olmaya çalışırsınız vs.. ama sevdicek aynı şeyleri yapacak gücü hissetmemektedir içinde, kalbinde.e ne olur? gene hayal kırıklığı..peki bu sizin elinizde midir ? değildir.
ne yapmak gereklidir peki ? beklentileri düşük tutmak insanların elinde midir?
bir arkadaşım vardı halen anarım kendisini.arkadaş dememe aslında gerek yok herifi senede 1-2 kere görürüm ismini hatırlarım..nihilistti.yaptıklarını söyledi bana.İyi bi okulda iyi bir sevgiliyle iyi bir hayatta iyi bir maddi-manevi dünyada hayata iyi evet altın kelime burda
değer yargılarımın varlığıyla, yetiştirilme tarzımla övünürdüm bundan en geç 2-3 sene önce..ama eskiden bu kadar da alışık değildim hayal kırıklığına.
20 yaşa çok fazla hayal kırıklığı sığdırılabilinilmekteymiş. kim ne derse desin !!
p.s: hayat demiştim. anlayabilmek için neden sonuç vs vs..okuduysanız eğer..hayat geçiyo ya beklemeyin hiç bi bok kendisinden.o vereceklerini verir.almak istediklerini de alır.siz de mal gibi kalırsınız orda..!
(selam çaktım hayatın ta kendisine..)
consequence itiraf vol.2
bu mudur aslında olmak istediğim? bu hikayenin sonunda kitabın kapağı kapanıp, kitap yerine konarken akılda kalan sonun "mutlu son" olmaması için hak edilecek ne yaptım ki ?
her bakışın, her gülüşün, her kelimenin ayrı bir manasından oluşan ayrı bir dünya yaratılmıştır..gerçek dünya ile bu dünya arasındaki gel-git'lerde yaşanan adaptasyon zorlukları "acı" olarak geri dönecektir ruha..
"yanlış anlamak" her zaman yanlış anlayanın suçu mudur acaba? "hani hırsızın hiç mi suçu yok?" sorusunu getirmez mi akla o zaman bu durum? yanlış anlaşılmak tedirginliğini yaşarken insan üstüne üstlük yanlış anlamış olmanın da yükünü kaldırabilecek kadar güçlü müdür peki? "evet evet ben yanılmıyorum!" keskin kararını verecek kadar, kendini kaptıracak kadar zayıf mıdır ya da? bir şeyleri sorguluyor olmak bir şeylere çare olacak mıdır en nihayetinde?
gerçekten olmak istediğin kişi olmayı ummak, gerçekten olduğun kişi ile karşılaşma anının yıkımında son darbeyi vuracak olan kendini kandırmadır..özel olmadığını anlamak farkındalıkların en ağırıdır..kendi ellerinle kurduğun hayal dünyanın başka ellerce yıkılmasına şahit olmaktır..duyguların enkazı altında kaldığında sen, sesini duyuramamaktır..zaten sesini duyacak kimsenin de olmamasıdır..
19 Şubat 2009 Perşembe
consequence itiraf vol.1
şimdi sevgiyi düşündüm önce sevdiğim şeyleri ve sevemeyeceğimi düşündüğüm halde bana bir takım somut ve soyut şeyleri sevdirenleri ve paylaştığım iyi,kötü,anılar,özlemleri vs vs. paylaşabildiğim şeyleri düşündüm ve paylaşılanları düşündüm. sonra paylaşabildiklerim ve paylaşılabilenlerin ne kadar önemli olduğunu gördüm ve insanın inandığı güvendiği kadar paylaştığını fark ettim. ve sevgi bu olmalıydı dedim kendi kendime. ya aşk neydi? sevgiyle alakalıydı en azından alakalı olmalıydı ayrı düşünemezdim sevgiyi kendi çapımca tanımlamadan aşk'a geçemezdim ve bende sevgi buydu.
peki aşk neydi? bunu da farklar ve benzerlikler üzerinden tanımlamaya çalıştım şöyle :
aşk ile aralarındaki fark sevgi herkese duyulabilirdi ama insanlara duyulan sevgiydi tanımlamaya çalıştığım konu bir kuşa bir köpeğe duyulan sevgi değildi ve aşk normal şartlar altında karşı cinse duyulabilendi.
sevgi yakın bir arkadaşa duyulabilirdi anneye babaya vs. ama aşk öyle olmamalıydı yani kalın mıydı aradaki çizgi yoksa ince mi bunu düşündüm uzun birlikteliklerde bitmeyen gecelerde yalnızlıklarda...
ve kendime verdiğim yanıt şöyle oldu : insan bazen en yakın arkadaşıyla küstüğü zaman bir şeyler paylaşmak için eskisi gibi olamayabilirdi ve anneye babaya eşe dosta eskisi gibi olmayabilirdi. ve paylaşılan şeyler geçen zaman içinde aynısını tekrarlarken aynı paylaşımı ayrıntılı anlatımlarla donatmayabilirdi. veya bu paylaşımın eksikliğini hissetmeyecek bir şeylerle ilgilenebilirdi. ama insan gerçekten birine aşık olduğu zaman ayrıntıları anlatır dünü bugünü yarını daha çok konuşur ve ayrıntılarına kadar soyut somut iyi kötü bir şeyleri paylaşır paylaşmak ve paylaşılmak için cabalardı daha iyi ve daha fazla için bu duruma aşk dedim. kafam bu kadar eriyor bu kadar tanımlayabiliyordu. eh bunun bir de acısı denilen bir şey vardı ''aşk acısı'' elim demişken onu da aradan çıkarayım istedim. ve aşk acısına da paylaşılma isteğinin yerine getirilememesiyle insanın içinde olan eksiklik burukluk ve alışkanlık dedim. ve sevgiyle aşk arasına kimine göre ince kimi ne göre kalın bir çizgi çektim. ama kesinlikle aşk ile aşk acısı arasına kalın bir çizgi çekebildim.
15 Şubat 2009 Pazar
beslendiğim mekan kurtuluş
10 Şubat 2009 Salı
veletlere tavsiyeler
7 Şubat 2009 Cumartesi
sınav maratonu
6 Şubat 2009 Cuma
hayatimdaki gitmeyen gidişat
Bir nevi dönem değerlendirmesi isterseniz okul dönemi de diyebilirsiniz ben hayatımın önemli bir döneminin değerlendirmesi demeyi tercih ederim...
Herşey sonbahar da başlıyor aslında.İnanılmazın aksine iyi bi okulu kazanıyorum.Millete karşı bi güleryüzlü - mutlu gibi görünsemde içimde değişik çelişkiler vardı.Yorucu bi yaz geçirmiştim.Geriye dönük temizliklerim olmuştu.Bu temizlikler doğrultusunda değiştiğimi söyleyenler oldu , değer yargılarımın değiştiğini daha “gamsız” ama içten içe daha nefret dolu bi insan olmuştumu söyleyenler Nefretimin kime-neye olduğunu bilmiyordum Yeniliğe ihtiyacım vardı.Hayat defterimde yeni bir sayfa.Beni tanımayan birsürü insanın içinde yeni bir başlangıç
Başlangıçların verdiği endişe ve önyargılar okula ilk geldiğim gün yerini yersiz agresiflik ve pişmanlığa itti.Bütün samimiyetimle söylüyorum oraya okul yapan insanı gerçekten tanımak ve akli dengesine şöyleee bi bakmak isterdim:)beni bilenler için buraya hangi sıfatları ve fiilleri yazacağımı bilir onun için geçiyorum.........fill the blanks..
Neyse 1-2 derken rutin okul akışı başladı.Trajikomik olaylarımı başka bi zaman yazarım burası yeri değil.Her zaman söylerim " bir mekanı değerli kılan manzarası tarihi jeoteknolomorfolohipodromik (!) yeri değildir insanların kalitesi hatta bana uyma potansiyelleridir diye.90 kişinin içinden mıktatıs gibi toplayabilme gücümü kullandım hemen
Sınıfın matrak eğlenceli bi o kadar çalişan ortamını yakalamıştım.Ama bu beni okula hatta Avcılara bağlamaya yetmemiş, yetememişti.Avcıların işkencesi içinde günlerimi geçirirken biriyle tanıştım
O günü çok iyi hatırlıyorum ki unutmam mümkün değil..Kasvetli bi ortamdı.Birbirini tanımamasının verdiği tedirgin tipte bi gup insan.İşte herkesin birbirini kesmesi-yakalanan bakışlar-kaçırılan yüzler-kişilik tahminleri filan derken onu gördüm.Yüzü asıktı.Nerden düştüm buraya ben tipindeydi.Aramızda bi kapı eşiği kadar bi mesafe olmasına rağmen iki yabancı birbirini çaktırmadan süzmesi ne kadar garipsenen bi davranıssa benimde "pardon saat kaç bu adam ne zaman gelecek" gibi salak bi tanısma cümlesi kurmam o kadar naifti....Güldü.
Birkaç cümlelik konusmalar bütünü iki tarafa da bişeyler ifade etmese de o an için"okul aslında çekilir lan çiçekler göller atlar filan"gibi şimdi güldüğüm anlık mutluluğuma ulaşmiş olmuştum.
Günler öyle geçerken yaşadığım boktan hayatın tek güzel tek sevimli anları onunla oldu.Konuştuğumuz konular ciddi ciddi hayatımızdaki benzerliklerin bi hayli fazla olduğunu gösteriyordu.Bi süre sonra"lan bu sapık benimi izliyo bütün gün " diyecek diye hafiften korksamda onunla geçen zamanlar sanki bitmeyecek gibi geliyordu.
Derken günler-aylar geçmekte onu her zamankinden daha az görüyordum.Merak yerini endişeye bırakmıştı.Haftada bi gelmesi yetmiyo gibi morali çok bozuktu.Nedensiz bi şekilde ağlayacak cinsteydi.Böyle giden bikaç günün ardından en sonunda biraz tesadüfi görüş birazda çocuk cesaretiyle şeklinde koştum peşinden.Neden gelmediğini sorabilmek için cümlelerin ağzımdan çıkmasını bekliyordum kontrol bende değildi.Hastaydım dedi.İyileştim bundan sonar düzenli gelicem merak etme dedi.Derken 2-3 hafta geçti.Yüz ifadesi aynıydı.Bu sefer yanına gidip neyin var diyemedim.Biliyordumki dediğim an benimde hayallerim harekete geçecekti.Bana genelde anlattığı şeyler benim sürekli ertelediğim,içime attığım,en yakınıma bile anlatmadığım türden hayallerdi.Bir şekilde onları unutmuş bi tarafa odaklanmış kendi isteğimle soyutlanmıştım bazı şeylerden.
Sonunda korktuğum başıma geldi.Bir hafta aniden çekip gitmesi sonucu attığım mesajların cevabı nihayet değilde maalesef gelmişti.Gelen mesajda okulu bıraktığını artık gelmeyeceğini söylüyordu.Durdum.Sadece durup düşündüm.Bundan sonra onun gibi birisini tanıyamayacağımı düşündüm.Bir daha onu göremeyeceğimi düşündüm.Geçirdiğimiz onca zamanı düşündüm.Ona hissettirmeden onu dakikarca seyrettiğimi düşündüm.Bu dağbaşının artık dağbaşına dönüşeceğini düşündüm.
Gelmediği her ders huzursuz olan ben geleceğin anlamsızlığıyla başbaşaydım.Cevap yazamadım.Ne yazabilirdimki.Onun her hareketi,konusması,tavırlarının artık olmayacağını bilmek....Artık her derse giderken bitse de gitsek modundayım.Eski bir arkadaşım grubuna dönüp arkadaşlarına benim hiç böyle olmadığımı hep gülüp eğlenen bi tip olduğumu söyledi.Haklıydı.Hayatta tutunabilecek bi dalı olmayan ben kimseyi iki çift laf dinleyerek adam yerine koymayanben ilk defa insanların iyi yönünü keşvetmiştim.Kendimden yarattığım antipatik tavırlar birer koruma objesi olmaktan çıkmıştı.Her aksilikten her sorundan kurtulmak için güç aldığım bi yer vardı.Ben yapabilen olmalıydım.Ben destekleyen olmalıyken başarısız oldum.Onu burada tutamadım
Günümüzdeyiz....Hala o mesajı açıp bakıyorum.Kulaklığımda bi şarkı.”I didn’t think when i gave my all...“ O pes etti .Sıra bende gibi geliyor.Gene insanlar tatsız.İçimdeki nefret kime neye karşı olduğunu bilmediğim nefret gözlerimde.Uyuz olduğum bi tipe bürünmüş durumdayım.
Tek dayanağımdın.İnsanlar yanımda sürekli bişeyler anlatsada duymuyorum ; gülselerde gülmüyorum,gülemiyorum.Milletin mutlu tavırları eskiden acı versede şimdi onların yerinde kendimi koyuyorum.Beraber olduğumuz her mekanda canlanıyorsun bi şekilde.Yolumu değiştirmek çözüm olmuyor konustuğum insanlarıda .Acım hafiflemiyor hafiflemeyecektirde.Sana sadece okulu bağladığım için kusura bakma.Evet yalan söyledim okul bahane.Ben
Bi umut bu dönem yeniden başlamanı diliyorum.Salak bi umut ama umut işte.O boş koridorlardan hava kararınca geçiyorum öylesine.Hayalin daha kolay geliyor yanıma o gülümsemeler , neyse ya
Bunları yazarkende tek korkum bunları okuyup kendini benden uzaklaştırman.Onun için bunları senden gizli yazıyorum.Kimsenin bilmediği bir yere.Belki zaman geçince ben okurum.Yapamadıklarıma pişman olarak kapatırım
yazar bunları yazarken gazı aşağıdaki şarkılardan almiş ve yazmaya başlamıstır
Mariah Carey--My All
Reamonn--Supergirl
Pink Floyd--Wish you were here--işte bunda ağladım
If you leave diye bi şarkı buldum dinlersin bi ara
james blunt -hani o ağlak dediğin--goodbye my lover
heh benim idolüm