bu yazıların hepsi metrobüste vapurda uçakta uzay mekiğinde filan yazılmıştır.Kişiler ve olaylar tamamiyle gerçek olup hatam olursa bi maille düzeltmemi sağlarsınız.Bunu yapan dost canlısı çevre dostu insanlara birer sevgi pıtırcığı hediye ederim.Ha uyuzluk yapan olursa onada nihat doğanı havale ederimm.Ona göre...

28 Şubat 2009 Cumartesi

23 Şubat 2009 Pazartesi

sana mektuplar No:3

23.02.2009

02,28


Seni son kez görmenin son kez yanından içim titreyerek geçmemin şerefine

Beni dönüştürdüğün harabeye içiyorum

Elimde resmin

Canlı canlı gömülüyorum

Bu gece sana içiyorum..sadece sana


sırf bu akşama yüklenilmiş değil özlemim. bu akşam sıradan bir akşam yoksa, bir farkı yok dünden. ben farklıyım sadece. ben susamıyorum bu akşam dün akşama göre, kendime hakim olamıyorum. yoksa herşey aynı. sen yine hayalsin, yoksun, arkandan sessiz haykırışlarımı yine duymuyorsun, göz yaşlarımın tadı yine aynı, içmeden sarhoşluğum -içip ayıklığım vs. her şey aynı. dediğim gibi, bu akşam, ben farklıyım. kendime söz geçiremiyorum. 

bastıramıyorum yükselen sensizlik hissiyatımı, hayalinle konuşmam yetmiyor bu akşam. kandıramıyor hayalin beni, gülümsetmeye yetmiyor. farketmişim sanki yalnızlığımı aydınlanmış, uyanmış sanki bünyem. konuştuğumda cevap vermediğini farketmişim bu akşam.. bu akşam herşey aynı halbuki, ben farklıyım. hayalin her zaman olduğu gibi var, ama ben kandırmak istememişim kendimi. 

bu akşam seni çok özledim ben. yemin ettim, kimseye söylemedim. sadece sana söyledim. seni çok özledim. 

gülüşlerinden hayat bulan bir insanım, onları hayal etmeden uyuyamıyorum, biliyorsun. gülüşlerini saklamadığın bir akşam olur diye, bu gün biraz fazla özledim seni. 

ama varmışsın gibi yapamadım bu akşam. çok özledim seni çünkü, şizofren oyunumu sürdüremedim daha fazla. eksikliğini bir bağımlının damarlarında eksikliğini hissettiği eroin gibi hissetim ben bu akşam. dayanamadım işte, krizine girdim. yine tattım göz yaşlarımın tadını. hıçkırıklarım aynıydı, oturup, çöküp kaldığım köşe aynıydı. ben aynı değildim dedim ya işte, tüm hayal aynıydı. bu kez ben yoktum hayalde sen fazlasıyla vardın belki. 

 kalp sancım bir başkaydı, umutsuzluğum, hayal kırıklıklıklarım, nefes alış verişlerim bile bambaşkaydı. ben başkaydım bu akşam. diğer her şey aynıydı. saçların, güzel gözlerin, hayat veren gülüşün, aklım oluşun, konusmaların  her şey her şey aynıydı. özleyişim farklıydı. sancılarım farklıydı. ölümüm bambaşkaydı bu gece. 

bu akşam seni çok özledim. yemin ediyorum, titretti yokluğun. krizlerim hiç bu denli olmamıştı. kendimi, hiç bu kadar korkutamamıştım. 
... hazırlamalıyım


insanlara güçlü gözükmeliyim.Yıllardır sadece tek derdim buydu.Çevreme herkese güçlü gözükmek..Yaşayabildiğimi kanıtlayabilmek ne kadar darbe alsamda havlu atmamak..


olmaz değil mi?.. 

olmaz..

sana mektuplar No:2




23.02.2009

22,10






aşağıda okuduğun bi tespitler bütünü bi olağan durgunluğun dışa vurumu
tek kişilik tiyatro...tek bilet..tek sahne..ama seyirci olarak tek bi kişi var...ışık yok bu tünelin sonunda.......
şimdi şöyle birşey.. aşık olduğunuz kişi, kendi hayatını yaşıyor. doya doya yaşıyor. işini yapıyor, okuyorsa okuyor, arkadaşlarıyla buluşuyor, boş vakitlerini nasıl değerlendireceğini düşünüyor ve aklından kim bilir kimler geçiyor. eğleniyor, üzülüyor ama hep elle tutulur, gözle görülür şeyler için. bir hayatı var onun, bir düzeni. ama siz, bir köşeden hep onu seyredersiniz veya onu düşünürsünüz. sizin bir hayatınız yoktur. işiniz gücünüz hayal kurmak. hayali işler.. sevinciniz, üzüntünüz o olmuş. ona endekslemişsiniz kendinizi. e siz nasıl mutlu olacaksınız. ölü gibisiniz, yaşayana aşık bir ölü. o dokundukça, o bakınca hayat bulan, o gidince ölen. sanki sadece o güldürecek yüzünüzü, gerisi yalan. sanki bu karanlıktan sadece onunla çıkabileceksiniz. halbuki onunla hayallerinizdeki gibi yaşayamayacaksınız onunla olabilseniz bile.. çünkü hayal gücünün sınırı yok.. ne kadar istekleriniz doğrultusunda bir insan kurguladıysanız kafanızda, onu oturmuşsunuz onun bilinmeyen yönlerine. kafanızdaki hayali kahraman sanıyorsunuz onu. o öyle birisi değil. o hayal ettiğiniz kişi değil.. bunu bilin.. sonra noel baba'nın gerçekte olmadığını öğrendiğiniz ve üzüldüğünüz o çocukluğunuz gibi göt olursunuz.. öyle birisi aslında hiç olmadı..

hadi açıldınız diyelim, reddetti.. evet kötü hissediyor insan.. bir depresyon, aşağılık duygusu falan filan. ama bir insanın size kötü demesi, sizin kötü olduğunuz anlamına gelmez. tutun sokaktan geçen birisi size "senden bi bok olmaz!" dedi, "hassiktir lan! sen kimsin göt?" diye cevap verirsiniz. ha kız reddedince farklı. biliyorum tabiki farklı ama o hayalini kurduğunuz kişi gözü kapalı sevilebilecek bir kişi değil. her dediği doğru, "o dediyse valla hakkaten doğrudur.." denilebilecek bir insan değil.. şimdi uzak olduğunuz için her kusuruna göz yumuyor olabilirsiniz.. zaten böyle göz yumdukça onun karşısında "hayran" statüsüne düşüyorsunuz. baştan kaybediyorsunuz.. gözünüzde büyütüyorsunuz.. kendiniz küçülüyorsunuz.. abes bir örnek olacak ama "sana tapıyorum!" uç cümlesiyle açıklık getirebileceğim bu konuya; tanrı ile insan birlikte olamaz, tanrı ile tanrı olmalısınız.. anlatmak istediğim mantık bu. onunla beraber olabilmek için onunla aynı düzeyde olmalısınız. heyecanınızı, duygularınızı kontrol edebilmelisiniz. ve eğer bu platonik ilişki, kendinize güveninizi zedeliyorsa, artık zarar vermeye başlıyorsa bir an önce açılın veya unutmaya çalışın. kendinizi unuttukça, küçük gördükçe, kendiniz için hiçbir şey yapmadıkça, belki bir sonraki aşık olacağınız insan içinde uygun zemini oluşturamamış olacaksınız. yapmanız gereken işlerinizi, planlarınızı ihmal ettiğiniz için. olmuyorsa olmuyor deyin. birisi sizi reddettiğinde bunun dünyanın sonu olmadığını anlayın. her aşk için bu son demiştiniz hatırlayın. ve en son bunu da hatırlayın.. siz en iyi zamanınızda da en kötü zamanınızda da aynı sizdiniz. zirvedeyken de dipteyken de. bir kişinin sizi reddetmesi, beğenmemesi sizin kötü olduğunuz anlamına gelmez..platonik mlatonik.. açılın, rahatlayın.. omuzlarınızdan nasıl bir yük kalkacak görün, hissedin. "bir daha hayalini bile kuramayacak olmak..." doğru, üzücü.. fakat olaylara hep böyle yaklaşırsanız kendinizi üzmekten başka elinize birşey geçmez.

özdemir asaf'ın bir şiirinde geçen iki mısradan örnek vereceğim;

 "karamsar bir öyküdür
 bir sence değerlidir."

 yani olacağı bu. ve bunun hiçbir değeri yok.. şimdi fazla kafaya takmayın. oldu olmadı. siz hayatınıza devam edin. birşeylerle uğraşın, kendiniz için yaşayın. bakın o kendisi için yaşıyor. biraz bencil olun siz de. daha "biz" diye birşey yok. onu düşünmeyin bu kadar, onun için yapabileceğiniz fedakalıkları tahmin edebiliyorum fakat onun buna ihtiyacı yok. bunu unutmayın. kendinizi düşünün biraz. hayat geçip gidiyor. o zaten yoktu, hayallerinizde hep yanınızda olması, onun hiçbir zaman aslında yanınızda olmadığı gerçeğini değiştirmez. siz bugüne kadar gelirken, o hiç yanınızda olmadı, ona hiç şiddetle bir ihtiyaç duymadınız. elbette güvenebileceğiniz, sevebileceğiniz bir insan ihtiyacı duydunuz hayatınız boyunca. ama "birisine" ihtiyaç duymuştunuz sadece ve bu herkes olabilirdi. "bu o" diye birşey yok. hiçbir zaman olmamış, olmayan birşeyin eksikliğini hissetmeyin, hissetmemeye çalışın. yaşayın be! allah'ı mallah'ı karıştırma şimdi de, diyeceğim şey şudur aşıklara, duvarınıza bunu asın; "bugün kendin için ne yaptın!" bencil olun biraz. kendinizi mutlu hissettiren, önemli hissettiren, saçma da olsa ne varsa yapın.. her gün, kendiniz için birşeyler yapın ve buna, gecenin bu saattinde, bu entry'yi okuduktan sonra yatağa girip uyumakla başlayın. gözlerin kan çanağı olmuştur ve ayrıca bırak o içkiyi tamam güzel günlerde deviricez şişeleri hep beraber

 sevdiğine ya da hayata açılamayanlara..


Coldplay--Warning Sing ı dinleyerek giriş
Kanye West--I touch the sky dan çıkışş 

22 Şubat 2009 Pazar

sana mektuplar No:1

22.02.2009

23.48






Hafif, hafif,hafif....
Hafiflik çok ağır!
"Fidelity"

Kat kat bir aralığın ardından birden çıktığınızda ne hissedeceksiniz. Kaç kat siyahtan sonra beyazı gördüğünüzde ilk başlarda mutluluk vermeyecek belki. Beyazın üstüne renkli çizimler yapıldığını keşfettiğinizde beyaz romanslar göz yaşlarınızla ıslanmış buruşmuş belki de yırtılmış olacak. Sizin için umudum kendinize yer ayırıp herşeyi kendi elinizle tekrar karartmadan hayatın resmini çizebilmek süreniz bir ömür. Modeliniz gözyaşları.

Sonra platonik damlalar gelecek eskimiş ve yaşlanmış hisseden beynimize, belki yine bir pürüssüzlük kaplayacak aşk sanacağız gene o bulanıklaştıran gözlükten gözükenleri. Son bulanıklıksa gözlüğü çıkardığımızda gözyaşı damlası olacak belki yine. Platonik damlalar güzeldir derim yine ben Platon'a göz kırparak. Sonucu olmadıkça güzel bir serüvendir onu yaşamak. Hem acı verdir kıvranma vardır hem mutluluk vardır gerçekten sonu gelmeyecek bir sevginin kalbe doluşu vardır. Hayata dair ne kadar çok şeyler yazıyor insanlar. Bunlardan biri olsam yazsam yazıtlarımı kim okur diye merak etsem... Kendime yazıyorum yine farkındayım...

Estetik,simetri,pürüzsüzlük birer kutsallık hayatta... Şşşş sessiz ve yavaş yürü hiçbirşeyi yerinden oynatmadan bozmadan çizmeden karalamadan yürü,... yürü ve geç hayatımdan

20 Şubat 2009 Cuma

hayal kırıklığı--

kanye west'in son albümününde adını verdiği parçayla geldi bu blog
şarkının adı "welcome to hearhtbreak"
favori 4lüğümde

Chased the good life my whole life long
Look back on my life and my life gone
Where did I go wrong?


beklentilerle alakalı olduğu 2304972307 kere söylenmiş olsa bile beklentilerin minimum seviyeye indirilmesi zor olduğundan yaşanması kesindir her insanın hayatında..ne zaman ne olacağını kimse bilemediği için de insan beklentilerini her daim canlı tutar.derler ki "umut fakirin ekmeğidir". öyle midir bilinmez de o umutlar, ümitler, beklentiler, insanın hayatının tamamını harcamasına yol açar.doğduktan sonra doyurulma ihtiyacı hissedersiniz.doyurulmayı beklersiniz biyolojik olarak anne ve/veya babadan. olmazsa daha orada hissedersiniz hayal kırıklığını.ölürken ise acı içinde ölmemeyi beklersiniz mesela, acı içinde ölürsünüz..hayatınızın son hayal kırıklığı ise o an hissedilmiştir.ve sondur hatta son hayal kırıklığıyle birlikte son nefes verilir ciğerden ve son görüntü de gider gözlerinizin önünden.Daha evel ölmedim ama ölürsem benimki öyle olacağına eminim gibi geliyor..

hayat denen şeyin ne olduğunu kavrayabilmek için aslında beklenti ve hayal kırıklığı arasındaki neden sonuç ilişkisine odaklanmak gereklidir.kendimden örnek vermek gerekirse öyle çok önemli okullarda çok güzel bi eğitim almayı dilemişimdir küçükten beri, her gerekenleri yapmışmıyımdır.ders çalışanı zksinler felsefesiyle hayallerimin kenarından bile geçmeyen iyi bir üniversitenin siktiriboktan bi bölümüne  kapak atmışımdır.nedir bu? bir hayal kırıklığıdır.hayal kurmak için gerekenleri yapmak gerekmez ki hayal yeterlidir. gerekenleri yapmazsan eğer kaybedersin.hayatta da kaybedersin, aşkta da, işte de..

veya gene aşkta.beklentiler için gereken her şeyi yaparsınız.ona sevdiğinizi çetrefilli bi şekilde türlü türlü entikalarla bi şekilde söylersiniz, hissettirirsiniz sevdiğinizi, zor anında yanına gidersiniz kendinizce yardım ederek sevgisini kazanmaya çalışırsınız onun gözünde cidden bişey ewt sadece değer verdiği olabilmek için bişey olmaya çalışırsınız vs.. ama sevdicek aynı şeyleri yapacak gücü  hissetmemektedir içinde, kalbinde.e ne olur? gene hayal kırıklığı..peki bu sizin elinizde midir ? değildir.

ne yapmak gereklidir peki ? beklentileri düşük tutmak insanların elinde midir? 

bir arkadaşım vardı halen anarım kendisini.arkadaş dememe aslında gerek yok herifi senede 1-2 kere görürüm ismini hatırlarım..nihilistti.yaptıklarını söyledi bana.İyi bi okulda iyi bir sevgiliyle iyi bir hayatta iyi bir maddi-manevi dünyada hayata iyi evet altın kelime burda 
iyi bakabilme lüksü..
ama beklentisi yoktu hayattan.ne yaparsam yapiim olacakları seçemem zaten olacaklar aslında yok.ben de yokum. sen de yoksun dedi..
ben bu felsefeyi yediremedim kendime.misal, o çok sevdiğin herhangi bi kız ölse dedi, ne yaparsın ? sıraladım, gömerim, onu duygularımla beraber toprağa gömerim dedim..onunda isteyeceği biçimde hayatımda kör-topal devam ederim dedim...ne gerek var dedi ? ölsün..olduğu yerde çürüsün.gömsen ne olur gömmesen ne olur ? sana ne yararı zararı var ? değer yargılarımın varlığından söz ettim.saçmalık dedi..cidden de saçmalıktı onun için.açıkladıklarına göre.. ben öyle bi adam olamadım hiç bi zaman.olabilmek isterdim aslında.ama olamadım.olamayacağımı da çok iyi bilmekteyim.

değer yargılarımın varlığıyla, yetiştirilme tarzımla övünürdüm bundan en geç 2-3 sene önce..ama eskiden bu kadar da alışık değildim hayal kırıklığına.

20 yaşa çok fazla hayal kırıklığı sığdırılabilinilmekteymiş. kim ne derse desin !!

p.s: hayat demiştim. anlayabilmek için neden sonuç vs vs..okuduysanız eğer..hayat geçiyo ya beklemeyin hiç bi bok kendisinden.o vereceklerini verir.almak istediklerini de alır.siz de mal gibi kalırsınız orda..! 
önemli ayrıntıyıda atlamayalım tabiiki
hayat sizi görür
sizinle oynarmış gibi gelsede her an her saniye bi sınavdır 
kesinlikle kaldıklarımız olacaktır geçtiklerimizin olduğu gibi..
ama ölüm geldiğinde
işte o veremediğimiz sınavlar
....
bilmiyorum ya ağır geldi biraz belki tam bir sene sonra burdan devam ederim


(selam çaktım hayatın ta kendisine..)



consequence itiraf vol.2

hayal kırıklığı! 
hayallerin yerini manasız boşluların alması

bu mudur aslında olmak istediğim? bu hikayenin sonunda kitabın kapağı kapanıp, kitap yerine konarken akılda kalan sonun "mutlu son" olmaması için hak edilecek ne yaptım ki ?

Umutlarımı boşu boşuna bağlamıştım.Elimde dandik bi içki karşımdaki boşluğa onu anlatıyordum ki..
Tükenmenin , bitmenin , yorulmanın , çaresizliğin içimde büyümesini beklemiyordum sanki
Bu sefer ciddi ciddi aşık olmuş ve ilk defa çaresizlik içinde yenilgiyi kabullenmemeye yenilgiyi görmemeye mucizelere inanmaya çalışmaya ve en en önemlisi
karanlığa teslim olmaya bu kadar yakınım....
 
belki fazla üzerine titremek idi hatalı olan ya da manaların anlamlarını kaydırmaya olan eğilimim...olanı farklı görme isteğinin, davranışlarımın analizinde yapılan çok ufak bir değer hatasının tüm sonucu etkilemesi belki de.."böyle olmamalıydı" cümlesidir can alıcı repliği bu oyunun..oyuncular durur, seyirciler durur, sahne durur..ışıklar söner bir an..perde inecek oyun bitecek sanılır ama inmez..oyun devam eder..tam bir dram halini almıştır.. Epik olma yolunda ilerleyecektir nerdeyse zaman durmuş gibi hissedildiğinden.. 

her bakışın, her gülüşün, her kelimenin ayrı bir manasından oluşan ayrı bir dünya yaratılmıştır..gerçek dünya ile bu dünya arasındaki gel-git'lerde yaşanan adaptasyon zorlukları "acı" olarak geri dönecektir ruha..

yüklenen manaların muhasebesinin tutulduğu gece yalnızlıklarında ardı ardına içilen içkilerde dinlenilen eski aşk şarkılarına takılı kalır gözler "evet evet ben yanılmıyorum!" bu keskin karar verilir ve mutlulukla konur kafa yastığa ertesi sabaha aynı manaların farklı fraksiyonlarını ertesi gece muhasebe edecek olmanın bilinci ile.. 

"yanlış anlamak" her zaman yanlış anlayanın suçu mudur acaba? "hani hırsızın hiç mi suçu yok?" sorusunu getirmez mi akla o zaman bu durum? yanlış anlaşılmak tedirginliğini yaşarken insan üstüne üstlük yanlış anlamış olmanın da yükünü kaldırabilecek kadar güçlü müdür peki? "evet evet ben yanılmıyorum!" keskin kararını verecek kadar, kendini kaptıracak kadar zayıf mıdır ya da? bir şeyleri sorguluyor olmak bir şeylere çare olacak mıdır en nihayetinde? 

gerçekten olmak istediğin kişi olmayı ummak, gerçekten olduğun kişi ile karşılaşma anının yıkımında son darbeyi vuracak olan kendini kandırmadır..özel olmadığını anlamak farkındalıkların en ağırıdır..kendi ellerinle kurduğun hayal dünyanın başka ellerce yıkılmasına şahit olmaktır..duyguların enkazı altında kaldığında sen, sesini duyuramamaktır..zaten sesini duyacak kimsenin de olmamasıdır..

19 Şubat 2009 Perşembe

consequence itiraf vol.1

Sevdiğim kişiye yapmış olduğum tanımdan yola çıkarak belki daha düzgün belki daha tutarlı bir şekilde herkesin kendine göre yorumlayabildiği zaten gerçek bir tanımının yapıldığına kimsenin inanmayacağı soyut bir şey ama ne anlamak ve anlatabilmek için bir kaç tane gerçeğinden bir kaç tane sahtesinden tatmak gerek gibi görünüyor. görenler tadanların daha iyi anlayabileceğini düşünüyorum kimine göre de saçmalayacağım bir şeyler.

şimdi sevgiyi düşündüm önce sevdiğim şeyleri ve sevemeyeceğimi düşündüğüm halde bana bir takım somut ve soyut şeyleri sevdirenleri ve paylaştığım iyi,kötü,anılar,özlemleri vs vs. paylaşabildiğim şeyleri düşündüm ve paylaşılanları düşündüm. sonra paylaşabildiklerim ve paylaşılabilenlerin ne kadar önemli olduğunu gördüm ve insanın inandığı güvendiği kadar paylaştığını fark ettim. ve sevgi bu olmalıydı dedim kendi kendime. ya aşk neydi? sevgiyle alakalıydı en azından alakalı olmalıydı ayrı düşünemezdim sevgiyi kendi çapımca tanımlamadan aşk'a geçemezdim ve bende sevgi buydu. 

peki aşk neydi? bunu da farklar ve benzerlikler üzerinden tanımlamaya çalıştım şöyle :

aşk ile aralarındaki fark sevgi herkese duyulabilirdi ama insanlara duyulan sevgiydi tanımlamaya çalıştığım konu bir kuşa bir köpeğe duyulan sevgi değildi ve aşk normal şartlar altında karşı cinse duyulabilendi.
sevgi yakın bir arkadaşa duyulabilirdi anneye babaya vs. ama aşk öyle olmamalıydı yani kalın mıydı aradaki çizgi yoksa ince mi bunu düşündüm uzun birlikteliklerde bitmeyen gecelerde yalnızlıklarda... 

ve kendime verdiğim yanıt şöyle oldu : insan bazen en yakın arkadaşıyla küstüğü zaman bir şeyler paylaşmak için eskisi gibi olamayabilirdi ve anneye babaya eşe dosta eskisi gibi olmayabilirdi. ve paylaşılan şeyler geçen zaman içinde aynısını tekrarlarken aynı paylaşımı ayrıntılı anlatımlarla donatmayabilirdi. veya bu paylaşımın eksikliğini hissetmeyecek bir şeylerle ilgilenebilirdi. ama insan gerçekten birine aşık olduğu zaman ayrıntıları anlatır dünü bugünü yarını daha çok konuşur ve ayrıntılarına kadar soyut somut iyi kötü bir şeyleri paylaşır paylaşmak ve paylaşılmak için cabalardı daha iyi ve daha fazla için bu duruma aşk dedim. kafam bu kadar eriyor bu kadar tanımlayabiliyordu. eh bunun bir de acısı denilen bir şey vardı ''aşk acısı'' elim demişken onu da aradan çıkarayım istedim. ve aşk acısına da paylaşılma isteğinin yerine getirilememesiyle insanın içinde olan eksiklik burukluk ve alışkanlık dedim. ve sevgiyle aşk arasına kimine göre ince kimi ne göre kalın bir çizgi çektim. ama kesinlikle aşk ile aşk acısı arasına kalın bir çizgi çekebildim.

15 Şubat 2009 Pazar

beslendiğim mekan kurtuluş

KuRtuluş...

yaşadığım yer.harbiye-Taksim-Nişantaşı üçgeninde kalmış kültürel erozyondan belkide eski İstanbul erozyonundan kurtarılmış bir bölge.Kültürler mozaiği geyiği vardır ya işte orası burası.Harbiden küçük Türkiye değil küçük Dünya burası.Her çeşit insandan öte insanın içinde çeşit çeşit insanlar bulunur bu ufak sevimli yerde.Benim gibi buranın havasını 18 sene çeken herkes klasik bir tiyatrocu gibi toplumdaki her rolü kafasında netleştirip oynayabilir.Semt hayalgücü açısından mükemmel...Sonradan görme "sanatçılar , creative director(!) ler ulus etiler gibi  kazma insanların kazanç kapılarından yana konussalarda Kurtuluş farketmediğiniz  bir yapı internete yüzlerce yabancı tarafından konuşulan bir mekan olunca ister istemez suratınızda şapşal bi gülümseme yerleştirir..

İnternette çok kıyaslamalara rastladım.Nezih semtler vs. psikomanyak semtler gibi direk yaftalamaya maruz kalmış Kurtuluş.Nezihlikte kime neye göre değişir ya...
İçinde bulunduğumuz zaman dilimi zaten o kadar nezih ki birde yaşadığımız yerde aman olay aman bana bişey olmasın diye dertleniyoruz.Zamanımdan öte hayatımın geçtiği heybeliada ile kurtuluşu kıyaslamaktı amacım nerden nereye geldim 

10 Şubat 2009 Salı

veletlere tavsiyeler

Daha evelki bloglarımdada yazmıştım istanbul üniversitesini kazandım diye.Gelen salak yorumlardan çoğuda nasıl kazandığım hakkında uydurulan rüşvet yedirdi,kopya çekti,araya adam koydurdu gibi gayrizeki esprilere maruz kalmam üzerine bunları yazmam gerekti..
Üniversiteye garantili giriş teknikleri A-311 
Kesin mi ???
Cevabım kişiden kişiye değişiyor sürekli.Mesela sinir olduğum itin tekinin anasına günde bin soru çöz diyorum veya yeni çıkan sistem --ki sistem hep yeni oluyo eskitemedik bi türlü-- kolay senin doğurduğun ucube bu kafayla direk istediği yere girer diyorum.Burdan nihat doğana kulak verelim ne demiş :intikam soğuk içilen bi çorbadır....

Harbiden lan ben nasıl kazandım diye soruyorum kendi kendime.Cidden 
komik ama ya.Millete bakiyorumda gerginlik veletler robot misali
Hatta zamanında tırt bi dizi vardı adını hatırlamıyorum işte--evet doğru evde HD Dvdleri var o dizinin :D--Sınava çalişan minik elemanlar sınav stresi-aşk-aile üçgeninde çekilen bi diziydi.Seyretmedim bana anlatılanları yazıyorum.

İşte mesela davulcu geçiyo yoldan gümgüm şeklinde elemanın babası çıkıyo cama hoooopp ayı ne vuruyosun senin yüzünden çocuk 2 net az yapıcak sktirgit diye, daha komiği adam sofraya oturuyo şite kız var diy kıza kaşığı yavaş yerine koy kardeşim 2 yanliş yapacak hayatı kayacak diye.Bre gerizekalı öyne ana-babayla zaten adamın hayatı kayar zaten.Ya millet gerçekten kafayı yedi bununla veya dershaneler müthiş gaz veriyo ebebeyinsizlere bence.

"Abi sınav kolayda stresi zorlaştırıyo " diyen körpe beyin..
Oğlm ben size anlatiyim ilk kez girenler dikkat buraya.Bi eleman geliyo salona işte diyo sınav 180 dk başarılar filan ordan elemanın biri -ki muhtemelen gerizekalı ineğin teki-- "hocamm istediğimiz sorudan başlayabilirmiyiz" diyecek ki sinir zıplatmak için birebirdir böyle tipler üniversitede var merak etmeyin.

Sonra düşüneceksin ulan bu hıyarla sittinsene aynı ortama girmem ama o elemanlardan biri ve birkaçı baba gibi mühendis olurkene ben olamıyorum diyeceksin.Olay sadece bu.Köprü-ayı muabbeti işte bu noktada sizin kişiliğinize - tipinize - görüşlerinize yer verilmiyor.
Tek bir yolu var çalişmak ister günü-gününe ister son gece mutlaka bi emek istiyor totalde.
Sınavdan çıkıntan sonra hatta bi okula gittikten sonra arkanıza dönüp güleceksiniz bile .Hatta motivasyon için orda kuracağınız ortamı düşünün.Aman diyim mühendisliğe gidipte kızlar-kızlar-kızlar üçgeninde bi ortam düşünmeyin bir telefonuma bakar kapıya 2 kamyon mühendis  ve adayı toplar adamı yeriz haberin olsun.Son sözüm sana :galiptir bu yolda mağlup....

Oğlum gülüp eğlenin biraz.Benim zamanımda okulda dershanede veya çevremde beni 2ye 3e katlayan tipler bugun apsalak işlerde uğraşırken ben mühendislikteyim.Bunu ukalalık olarak değilde ortamdan etkilenmemek olarak değerlendirin.Sizi en iyi siz bilirsiniz.Abi bakın önünüze "benim nereden eksiğim şundan o zaman yarın...."gibi.Olabilecekleri maksimize ettiğinizde vicdan rahat hatta babası gelsin kaç yazar diyebildiğinizde tamamdır bu iş gidin önkayıt yaptırın ne biliyim tatile rezervasyon yapın işte...

Birde son sözüm bu tercih meselesi hakkında.Mesela 3-5 tercihiniz kafanızda hazırdır zaten bu sınava hazırlanmadan önce.Tavsiye geliyo dinle.Benim gibi arkadaşlarıyla boşboş yüzerken "oğlum şurayıda yaz "dediklerinde yazmayın veya kafa 1milyonkene "lan yazalım beraber takılırız"diyen bi kız için yazmayın.Gidin görün okulları gezilere katılın beleş kurabilye yiyin.ben yedim ondan biliyorum şimdide gittiğim okulda kurabiyenin yanında hergün yolda bişey daha yiyorum anlayan anlıyo :)mesela gidin boğaziçine oraya giden tipleri görün kendinize analiz yapın.Çünkü tipler tam analizlik.Yani mesela benim bi arkadaşım var uzaktan kız kazandı orayı tamammı ama görseniz gerizekalılığı tam denyo hareketleri filan gel beni döv niteliğinde 
ama işte bu sınav bazı anadavalları böyle yerlere sokuyo işte olay burda...

Ama en tatlısı ne biliyormusunuz...
Aha bu kazanamaz seneye artık diyen arkadaşın annesine sonucu sorduğu zaman oğlunun skindirik işletme okuduğu yerde mühendisliğe girdim demek.Kadının orda carttt diye kalması ağzından tebrikler derken o ifade o donuk bakışlar offf kadının hayattan soğumasını seyretmek bütün çözdüğüm salak testlere bedeldi açıkçası

Birde ilk "o"nu gördüğünüzde off 4 sene göz açıp-kapayıncaya kadar geçecektir imkanınız varsa 5leyin.
Gerçekten dünyanın en boş-beleş işi üniversite öğrenciliği

7 Şubat 2009 Cumartesi

sınav maratonu

hehehe bunu yazmam gerekiyordu.Gerçekten yeni nesillere aktarılması gereken salak bilgiler ansiklopedim bu.Bunları yazarken yazarın kafası güzel olup yaşadığı sıradışı olayları esprili bi dille anlatmaktadır.Yaşayan bilir onun için Öss denen gerizekalı bi o kadar şaptrik sınava kombine almışcasına 2 kere girmesi gerekir.Girdim de nooldu.Kopamıyorum.Bünyem haziranın ikinci haftasında bi başka olur .Kısmetse 3. ye ....

Neyse sınav maratonuna liseden başladım.Lise 2 filan tamamiyle geyik bi şekilde geçmekte ergenliğin verdiği çevresine uyuz bi enerji veren özgüven tavanda sınava hazırlanıyoruz.İşte testler filan hazır ama kafa yerinde değilki.Ne zaman yerinde olduğunu bende bilmiyorum ara sıra mantıklı konusabiliyorum bu özelliğimden nefret ediyorum

Hafız ne diyoduk işte çalısıyorum filan iyi güzel ama o zamanları tam olarak hatırlamıyorum.Neyse Lise sona geçiyorum.Okul müdürü ilk hafta beni okuldan atma tehtidini savuruyoNeyse ki tek değilim bu konuda.Bi şekil özür vs. bonservisim elimde kalıyorum yuvamda.Lise sonda bide dershane mevzusu var.Bütün sınıf olarak aynı dershaneye gidiyoruz.Görende grup indirimi var sanır.İşte günler filan çalişmakla geçiyor ama niyet daha belli değil.İşte Kasım-Aralık aylarında tam hatırlamıyorum 5-6-7 hocanın ortak bildirisiyle okuldan atılmam isteniyor.Ama yemin ederim bu sefer yaptığımı hala bilmiyorum.Nedensiz yani
cidden yaptığım şeylerin farkındayım ve yazmaktanda asla çekinmiyorum ama bunda gerçekten bi bilgim yok.Zaten ayı bi müdürümüz vardı.Bana sürekli nasihat verirken lisedeki kızları kestiğini hala unutmam.neyse bi şekil onuda ihtarla atlatıyorum

bu arada genç nesil.Dinle burayı.Oku işte.Size zamanında dedikleri disiplin cezası alma kayda geçer üniversitede başına iş açarlar lafı koskocamannnn bi yalan.Ben baktım benimkine mesela.Bi bok yazdığı yok.Yemeyin.Bilin ki anarşi bi genç bireyin damarlarında yürüdükçe sizi kuzu gibi yönetemeyecekler.

Bu arada kuzenimle konusuyoruz.Diyoki ben okulda arkadaşıma silgi attım diye uyarı aldım.Bende diyorum bizde sınıfın alçıpan duvarlarını indirdik.Bi bok olmadı
sustu kaldı kamil

Lise sonun sınıf ortamı gerçekten mükemmeldi.Hani derler ya bi daha aynı ekip olsa okurmusun derim ki okumam dışardan seyreder filmini çeker  paraya para demem mesela
Millet ne kadar test çözün desede inadına kendi aralarında eğlenen bi gruptuk.
Her çeşit  insan vardı. kazmasıda zekiside çok güzelide fukarasıda amigosuda ....Çok iyiydi.Hala birkaçıyla görüşürüm bikaçına borcum var görüşmem bikaçınında bana borcu var telefonlarıma çıkmıyolar gibi salakça lafımıda ediyim

Ne diyoduk işte millet çalıştıkça biz sınıfta uzun eşekti maçlardı salak salak triplerdi aşklardı entrikalardı kavgalardı derken şubat martta geldik
şubat tatili benim için ölümcül bi dönüştü
ilk önce salak bi sutopu maçında oynamayacağım halde ısrar edip oynadım sol bileğimde garip bi sorunla hastaneye yattım egzantrik bi olay çıktı hala iğne oluyorum
neyse işte o günlerde psikolojik bakımdan kıyturuk bir durumdayken 3-5 eleman meslek seçim fuarına gittik.Orada gördüklerim hala hayallerimin temellerini oluşturmaktaydı
Onun için komple dersi bıraktım 
Başladım çizmeye
durmadan çizmeye
İşte bu aralar sınıfta bana uyuz olan ve sürekli kavga ettiğimiz felsefecinin resmini yaptığım için disiplinin kapısından dönen ben ilk hamlemde onun tarafından disipline verilmiştim
haaa bide okula gelen tiyatrocu gençlerle ortaklaşa bi kaç aktivite sonunda ordanda bi dilekçe gelmişti
ettimi sana duble-duble 
annem okula gelmekten bense hayatı takmamaktan bıkmamıştım
okulda saçma sapan toplantılarda haftasonu çağrıldığımız için sınıfta biralar purolar şekiller yapmıştık.
en sevdiğim kardeş bildiğim arkadaşımla güreşirkene kırdığım sınıfın kapısının gelen hocanın seni disipline vericem demesi üzerine ya off aq parası neyse öderiz demem üzerine 70-80 milyonluk fatura kesmeleri.siktir lan ödemem diyip evden getirdiğim matkap manivela tipi aletlerle tamir etmemiz o parayla kopmamız.
fizikte kızın tekine asılırken hocanın benim sarkıntılıklarımı videoya çekip sene sonunda işte sınıfın aktiviteleri işte sınıfın sapığı diye beni taktim etmesi 
biyoloji sınavımda çektiğim kopyanın meydana çıkması kadının oğlm yeter disipline vermicem seni topla 200 milyon yıllık için görmiyim diyip rüşvet kabul etmesi
kermeste 200 u bi kenara koyup ortağımla beraber bi 200 daha toplamam
okul rekorunu cart diye katmam
okula gelen ambulansla tur atmak
sınıf maçları için yaptığımız formaların reklamları yüzünden disiplinin kapısından dönmek
bedenciyle 3lük atarken hanzonun bileğini incitmesi üstüne üstlük sivil hayatta kendisine korsan cd tezgahında hacı star wars seri geldimi abi yap bi güzellik diye ağlaması araya girip usta yap bişeyler demem sağlam eliyle dayak yemem
fizikçiyi 6-7 kişi kaldırıp oooo asker bizim asker temalı şarkıyı  söyleyerek adamı atıp atıp tutmak.sonra tutanak isteyen müdüre adamın biz deney yapıyoduk diyerek üstün güvenimizi kazanması
sınıfta disko ortamını kurmuşken içeri müdürün gelmesi elemanın birinin lan zikri geldi dememe rağmen siktiret pezenengi demesi sessizleşen ortamda adamın danstan teste oturması
******gençlerrr aklınıza geleni yollayın bana ekliyim ****************


unutulmazz  ya

nyse sınav dedik nelere girdik
işte öss geldi çattı
sene 2007
sınav salonum reinanın karşısında bi okul.manzara harika.sınıf gayet iyi.ortam deyince aklıma geldi.sınıfta herkes birbirini süzüyor.inanılmaz gergin bi ortam.o sırada bende sağıma soluma dönüyorum işte heyecan şeyyapmasın diye birden arkama döndüm
ayının biri masasına kuruyemiş dükkanını kurmuş yanında 3 şişe su 1 tabak börek 1 meyvasuyu 20-25 tane kalem yarısıda benim derecelilerden.hafız sanki piknikte.önümdeki kadın türbanlı kafadan peruk durmadan benim önüme düşüyo böyle matrak bi ortamda sınava girdim
sorular kolaydı
yaptığım gibi tatile gittim
sonuç mu
puanım sakarya-kocaeli gibi uzak okullara yetiyodu.Gerisine zaten yetiyodu ya
ama bünye bunları istemiyodu
mimar sinanın çizim sınavlarına girdim
harbiden güzel bişey çizdim ama almadılar beni
dedim bende zaten seneye gelicektim 
dershane arayısı içinde ucuz ama kaliteli bi yer buldm
amacım ders diildi zten sadece evden uzaklaşacağım bi ortam
neyse bundan sonrasını bi diğer kardeşimzden dinleyelim
onun blogundan alıntıdır...
.....işte sonra sınıf gayet neşeli millet öss krizi atlatmış ama hafiften bi telaş hakim
sınıfımı süzerken birine takıldı gözüm.Hiç kimseyle konusmuyordu
tek kelime bile.bu böyle günlerce gitti.en sonunda ben ilk adımı atiyim dedim
biraz konusmayla terslemesi bi oldu.Durmadan bişeyler düşünüyordu sürekli olarak telefonla konusuyordu ve dersler bitince hemen kaçıyordu
bi gün tesadüfen gittiğimiz yol aynıydı
takip etmiş gibi oldu ama 
nişantaşına kadar hızlıca yürüdü.Köşedeki teşvikiye kafenin orda durdu.Bi kız ona doğru geldi.Sokak ortasında bi kavga başladı.Kız ona artık kendisini tanıyamadığını bağrıyor o ise sadece dinliyordu tek kelime bile etmiyodu.Kızın kulağına bişey söyledi.üç-beş saniye sürdü ya.o bağıran çağıran kızın yerine sinir krizi geçiren salak bi tiki zırvası çıktı.bizim eleman yürümeye devam etti.yolarımız orda ayrılmıştı.Bu egzantrik gizemli elemanın benim kardeşim kadar yakın olacağını nerden bilebilirdimki.adam artık susmuyordu.şimdi ekim 2008 ve kardeşim hala düşünüyordu....

dershane hızlı başladı.sabahları derse giriyordum ordan çizim kursuna
sonra çizimcide kendimi geliştiremeyeceğimi düşündüğüm için kaçtım oralardan
akrabanın yanında bilgisayar tamircisi olarak işe girdim
üstün çabalarımla grafik - web tasarım bölüme yükseldim o derece azimliyim
dershane işte ii güzel gidiyordu
günlük muabbetleri yazmak saçma olurdu
ama harbi dostluk iyiydi
sınıf ortamım güzeldi her ne kadar idiot sınıfında başlasamda en ii sınıfa çıkmam uzun sürmedi
heleki idiot sınıfında harbiden modellik yapan manken bi kızla oturuyordum
ben kıza endüstri tasarımın har,kalarından bahsederken kız bana kendi piyasasını mankenleri yaptıklarını filan anlatıyordu.her deneyimim böyle süpper diil maalesef:D
orda biriyle tanıştım
buraya yazmam çok ağırlaştırır muabbeti
neyse işte
ama unutmadım sadece onu yazıyım
geldikmi  2008 öss ye
bu seferki okulum okmeydanında şopar mahallesinde
bahçede 1oolerce eleman bekiyor
kapıda babamın ulan sekizinci girişin giremessen eve almam gibi esprileriyle giriyoruz
gene o uyuz özgüven.
bahçede derhanede tatlı laf sokusturduğum türkçeci kadını görüyorum
geliyo yanıma.oğlm bugun çakacaksın ben inanıyorum diyo
ben başlıyorum zırlamaya ama nası gözler doluyo benim
o anki yenilmez tipim 18 haziran saat 9.10 da düşüyor
sınıfıma geçiyorum
sınıfım çatı katında.karşıdaki apartmanda kadının biri durmadan öpücük atıyo
şans getirir yakışıklım diyo
o ortam o kadar boktanki
yağmur başlıyor okmeydanında
sınava 5 dk kala başlıyorum insanları kafamda geçirmeye
hocaları ailemi arkadaşlarımı
biri sürekli kafamda
yukarıya doğru bana yardım ettiğin gibi onada et biz hakediyoruz dedim
sınav orta şekerdi
çıktım eve gittim 
kimseyle konusmadan.. ev sessizdi...yatağa yattım. .. telefonumu kapattım..
değermi lan dedim kendime bi sene daha sürüncem galiba dedim 
soruları aklıma getirince yanlıs diyodum kendime
sonra hocama telefon açtım bizi canlı yayına götürdü
ilk tv deneyimim deildi ama muhtemelen sonuncu:D.....anlatırım bi ara
günler yatıp kalkarak resimle geçiyodu
istediklerimimi beceremmenin verdiği stress çok kötüydü
temmuz gibi millet tatilini yaparken ben evde durmadan rodin çiziyodum
temmuzun 15-16 sı gibi sonuçlar açıklandı
işte esas hikayem onun gecesi
gençler  saat 11 gibi sokaktayım işte evin o taraflarındayım
o sırada aklımda deil öss beynim yerinde deil
işte takılıyorum komsunun biri dedi hayırlı olsun
dedim ne hayroluyo dedi yarın saat 11de açiklanıyor
öylemi dememle midemde bişeyler oldu
eve gittim yattım ama uykudan eser yok
soruları düşünüyodum diyorumki lan millet kaçar net
saat 2-3 gibi çıktım balkona ay desen dolunay deniz önümde
ses yok ben sadece içsesim diyoki oğlm tuttun bu sefer
4-5 artık üşümeyi geçtim titremeye başliyorum diyorum aq bu sefer sakarya olsun lütfeeennn
ezan okunuyo bende duygu seli artık olay namus muabbetine dönmüş çünkü
işte günün ilk ışıklarıyla başlıyorum dualara
aynen evden çıkıyorum kimseye haber vermeden doğru ormana
epey bi saat orda geçiriyorum bakiorum telefon yok demekki açıklanmamış çünkü hain akrabalar denen bi mevzu var.Akrabalarımın hepsi özel üniversitelere gidip bide bana hesap sorucağını düşünüyodum.öylede oldu ama verdim azının payını hepsine
nyse 9-10 oldu bi telefon annemden diyoki gelirken 3-5 bişey al tamam diyorum
iskeleye iniyorum alıyorum alacaklarımı internet cafenin önünden geçerken alicanı görüyorum
elinde telefon tipi değişik dedim nooldu diyoki oğlm s*k* tuttum bu sefer
içeri giriyorum içerisi toplama kampı gibi
ağlayanlar babasından dayak yiyenler kazananlar kazananlara gıpta ile bakanlar
bi makina hariç millet öss derdinde o makinada kızın teki facebookta
dedim aq kızı siktirse de baksak ve bunları sözel olarak bişekilde dile getirdim
kız döndü ve aynen bana belasını okudu
ummadğım taş başımdan deilde biyerimden yaraladı
kız hayatımda ilk çıktığım ve aşk yaşadığım yaratık karşimda bana bunları söylüyo
dedim bi siktir git yeri deil 
dedi inşallah giremessin dedim bi git gerizekalı sokucam ağzına klavyeyi dedim
neyse bide sitenin açilmama olayı var
ben tek enter la açtım millet açıldı diye tepemde
şaşırmıştım
geçen seneden 40-50bin kişi öndeydim biraz daha fazla
hehe diye çıktım kafeden para bile vermedim sokakta yürüyorum millet sormasına karşın cevap bile vermiyodum.eve gittim annem dediki salak nerdesin millet össyi öğreniyo dedi bende ona gittim dedim.neresi oldur dedi.bilmem kısmet dedim.giremedin gene dimi dedi.normal asabi ergen olsa kavga ederken ben çizimimin başına oturdum
tercih günlerinde yazdım 20 tane son ikisi gelirse babama 50 milyar borclu çıkıyorum
ama gönlüm 15. tercihimde izmirde
earthten bakıyorum netten okuyorum sürekli orası hakkında
neyse yaptım tercihimi üsküdarda verdim
dershaneye gittim filan eve gidesim yoktu
neyse artık ağustos gelmiş  ben çizimleride hafiften bırakmıştım 
enternasyonel ressamlar filan okuyorum
derken trt de açıklama geldi yerleştirmeler açıklandı diye
dedim kendi kendime aha yerleştiricekler  bana bugun
neyse gittim cafeye....daha açılmadığından kapıda bekleşiyoruz millet başlıyo telefona
açmıyorum tabii ki sonra berk geldi
dedi ki baba yak bi tane karşılıklı çaktık
dedim nasıl senin puan eh işte istanbul çevre büyük ihtimal dedi
senin diyince dedim izmirin kavakları busene bende
güldük ama sinirimiz bozukluğundan
neyse işte açtık bilgisyarları
ilk onunki açılldı  dediği yere girmişti
sıra bendeydi tabi hayaller istanbul ihtimaller izmiri gösterirken o malum site açıldı
tek replik el hareketi belli ----oooooffffff koydum çocuğuuuu-------
sonrasında malum sevinç gösterileri insan evriminin ters istikamette olduğunun göstergesi
o sırada aklıma uyuyamadığım gece geldi
artık nası abandıysam duaya cart diye mühendisliğe girdim
Tebrikler telefonlar derken en baba kutlama babamdan geldi "attın tutturdun gene" 
sonrasında malum uyuz akademik kariyer planları yapan uyuz arkadaşlardın arasından sıyrılıyorum.Tek gördüğüm özgürlük...ödül tatlı..haa geçen yıllar verdiğim emekler değdimi derseniz hala sorgulamasını yapıyorum




6 Şubat 2009 Cuma

hayatimdaki gitmeyen gidişat

Bir nevi dönem değerlendirmesi isterseniz okul dönemi de diyebilirsiniz ben hayatımın  önemli bir döneminin değerlendirmesi demeyi tercih ederim...

Herşey sonbahar da başlıyor aslında.İnanılmazın aksine iyi bi okulu kazanıyorum.Millete karşı bi güleryüzlü - mutlu gibi görünsemde içimde değişik çelişkiler vardı.Yorucu bi yaz geçirmiştim.Geriye dönük temizliklerim olmuştu.Bu temizlikler doğrultusunda  değiştiğimi söyleyenler oldu , değer yargılarımın değiştiğini daha “gamsız” ama içten içe daha nefret dolu bi insan olmuştumu söyleyenler Nefretimin kime-neye olduğunu bilmiyordum Yeniliğe ihtiyacım vardı.Hayat defterimde yeni bir sayfa.Beni tanımayan birsürü insanın içinde yeni bir başlangıç

Başlangıçların verdiği endişe ve önyargılar okula ilk geldiğim gün yerini yersiz agresiflik ve pişmanlığa itti.Bütün samimiyetimle söylüyorum oraya okul yapan insanı gerçekten tanımak ve akli dengesine şöyleee bi bakmak isterdim:)beni bilenler için buraya hangi sıfatları ve fiilleri yazacağımı bilir onun için geçiyorum.........fill the blanks..

Neyse 1-2 derken rutin okul  akışı başladı.Trajikomik olaylarımı başka bi zaman yazarım burası yeri değil.Her zaman söylerim " bir mekanı değerli kılan manzarası tarihi jeoteknolomorfolohipodromik (!) yeri değildir insanların kalitesi hatta bana uyma potansiyelleridir diye.90 kişinin içinden mıktatıs gibi toplayabilme gücümü kullandım hemen

Sınıfın matrak eğlenceli bi o kadar çalişan ortamını yakalamıştım.Ama bu beni okula hatta Avcılara bağlamaya yetmemiş, yetememişti.Avcıların işkencesi içinde günlerimi geçirirken biriyle tanıştım

O günü çok iyi hatırlıyorum ki unutmam mümkün değil..Kasvetli bi ortamdı.Birbirini tanımamasının verdiği tedirgin tipte bi gup insan.İşte herkesin birbirini kesmesi-yakalanan bakışlar-kaçırılan yüzler-kişilik tahminleri filan derken onu gördüm.Yüzü asıktı.Nerden düştüm buraya ben tipindeydi.Aramızda bi kapı eşiği kadar bi mesafe olmasına rağmen iki yabancı birbirini çaktırmadan süzmesi ne kadar garipsenen bi davranıssa benimde "pardon saat kaç bu adam ne zaman gelecek" gibi salak bi tanısma cümlesi kurmam o kadar naifti....Güldü.

Birkaç cümlelik konusmalar bütünü iki tarafa da bişeyler ifade etmese de o an için"okul aslında çekilir lan çiçekler göller atlar filan"gibi şimdi güldüğüm anlık mutluluğuma ulaşmiş olmuştum.

Günler öyle geçerken yaşadığım boktan hayatın tek güzel tek sevimli anları onunla oldu.Konuştuğumuz konular ciddi ciddi hayatımızdaki benzerliklerin bi hayli fazla olduğunu gösteriyordu.Bi süre sonra"lan bu sapık benimi izliyo bütün gün " diyecek diye hafiften korksamda onunla geçen zamanlar sanki bitmeyecek gibi geliyordu.

Derken günler-aylar geçmekte onu her zamankinden daha az görüyordum.Merak yerini endişeye bırakmıştı.Haftada bi gelmesi yetmiyo gibi morali çok bozuktu.Nedensiz bi şekilde ağlayacak cinsteydi.Böyle giden bikaç günün ardından en sonunda biraz tesadüfi görüş birazda çocuk cesaretiyle şeklinde koştum peşinden.Neden gelmediğini sorabilmek için cümlelerin ağzımdan çıkmasını bekliyordum kontrol bende değildi.Hastaydım dedi.İyileştim bundan sonar düzenli gelicem merak etme dedi.Derken 2-3 hafta geçti.Yüz ifadesi aynıydı.Bu sefer yanına gidip neyin var diyemedim.Biliyordumki dediğim an benimde hayallerim harekete geçecekti.Bana genelde anlattığı şeyler benim sürekli ertelediğim,içime attığım,en yakınıma bile anlatmadığım türden hayallerdi.Bir şekilde onları unutmuş bi tarafa odaklanmış kendi isteğimle soyutlanmıştım bazı şeylerden.

Sonunda korktuğum başıma geldi.Bir hafta aniden çekip gitmesi sonucu attığım mesajların cevabı nihayet değilde maalesef gelmişti.Gelen mesajda okulu bıraktığını artık gelmeyeceğini söylüyordu.Durdum.Sadece durup düşündüm.Bundan sonra onun gibi birisini tanıyamayacağımı düşündüm.Bir daha onu göremeyeceğimi düşündüm.Geçirdiğimiz onca zamanı düşündüm.Ona hissettirmeden onu dakikarca seyrettiğimi düşündüm.Bu dağbaşının artık dağbaşına dönüşeceğini düşündüm.

Gelmediği her ders huzursuz olan ben geleceğin anlamsızlığıyla başbaşaydım.Cevap yazamadım.Ne yazabilirdimki.Onun her hareketi,konusması,tavırlarının  artık olmayacağını bilmek....Artık her derse giderken bitse de gitsek modundayım.Eski bir arkadaşım grubuna dönüp arkadaşlarına benim hiç böyle olmadığımı hep gülüp eğlenen bi tip olduğumu söyledi.Haklıydı.Hayatta tutunabilecek bi dalı olmayan ben kimseyi iki çift laf dinleyerek adam yerine koymayanben ilk defa insanların iyi yönünü keşvetmiştim.Kendimden yarattığım antipatik tavırlar birer koruma objesi olmaktan çıkmıştı.Her aksilikten her sorundan kurtulmak için güç aldığım bi yer vardı.Ben yapabilen olmalıydım.Ben destekleyen olmalıyken başarısız oldum.Onu burada tutamadım

Günümüzdeyiz....Hala o mesajı açıp bakıyorum.Kulaklığımda bi şarkı.”I didn’t think when i gave my all...“ O pes etti .Sıra bende gibi geliyor.Gene insanlar tatsız.İçimdeki nefret kime neye karşı olduğunu bilmediğim nefret gözlerimde.Uyuz olduğum bi tipe bürünmüş durumdayım.

Tek dayanağımdın.İnsanlar yanımda sürekli bişeyler anlatsada duymuyorum ; gülselerde gülmüyorum,gülemiyorum.Milletin mutlu tavırları eskiden acı versede şimdi onların yerinde kendimi koyuyorum.Beraber olduğumuz her mekanda canlanıyorsun bi şekilde.Yolumu değiştirmek çözüm olmuyor konustuğum insanlarıda .Acım hafiflemiyor hafiflemeyecektirde.Sana sadece okulu bağladığım için kusura bakma.Evet yalan söyledim okul bahane.Ben sana hayatı bağladım ve sen bırakıyorum dedin.

Bi umut bu dönem yeniden başlamanı diliyorum.Salak bi umut ama umut işte.O boş koridorlardan hava kararınca geçiyorum öylesine.Hayalin daha kolay geliyor yanıma o gülümsemeler , neyse ya

 

Bunları yazarkende tek korkum bunları okuyup kendini benden uzaklaştırman.Onun için bunları senden gizli yazıyorum.Kimsenin bilmediği bir yere.Belki zaman geçince ben okurum.Yapamadıklarıma pişman olarak kapatırım

yazar bunları yazarken gazı aşağıdaki şarkılardan almiş ve yazmaya başlamıstır

Mariah Carey--My All

Reamonn--Supergirl

Pink Floyd--Wish you were here--işte bunda ağladım kabul

If you leave diye bi şarkı buldum dinlersin bi ara

james blunt -hani o ağlak dediğin--goodbye my lover